İslam medeniyetinde üretilen ilmî ve fikrî eserlerin, yakın ve uzak nesillere aktarımı esnasında metinler üzerinde meydana gelen eksiklik ve yanlışların düzeltilip giderilmesini sağlayan ve okuyuculara otantik, güvenilir metinler sunulmasını temin eden faaliyetin adı Arapça’da “tahkik”, Türkçe’de ise “tenkitli neşir”dir. Dinî yahut din dışı klasik bir metnin doğru anlaşılması ve yorumlanmasından önceki temel aşama o metnin yazarının kaleminden çıkmış orijinal haline en yakın formun elde edilmesidir. Bu açıdan klasik bir eserin doğru anlaşılması ve yorumlanması esasen onun bu otantik formunun ortaya konulmasıyla temel düzeyde ilişkilidir. Doğruluğu sağlanmamış bir metin üzerinde gerçekleştirilecek bütün anlama ve yorum faaliyetleri kaçınılmaz olarak eksik ve yanlış olacaktır. Klasik bir eserin doğru ve güvenilir metninin ortaya çıkmasından sorumlu disiplin de “tahkik” ya da diğer ismiyle “tenkitli neşir”dir. Tahkik yapan anlamında “muhakkik” de bu disiplini takip etmek suretiyle eserlerin orijinal formlarını elde etmeye çalışan araştırmacılardır.
Peki klasik bir eserin doğru metnini ortaya koyabilmek için böyle bir disipline ihtiyaç var mıdır?
Bu sorunun cevabı “kesinlikle evet” şeklindedir. Modern öncesi dönemlerde klasik eserler, yazarları tarafından kaleme alındıktan sonra, “istinsah” dediğimiz elle yazılarak çoğaltma işlemine tâbi olurlardı. Genellikle birden fazla kez gerçekleşen bu elle yazılma faaliyeti esnasında eserin metni, kâtibin yanlış, eksik ve fazla yazma gibi hatalarına maruz kalırdı. Yazarın kaleminden çıkan metinde yer almayan bu hatalar nesilden nesile gerçekleşen istinsah faaliyetleriyle birlikte daha da çoğalır. İşte muhakkik ismini taşıyan araştırmacının temel görevi, eseri yazarından bize ulaştıran bu nüshaları incelemek ve bunlar arasındaki farklılıkları ilmî kriterlere göre değerlendirmek suretiyle yazarın kaleminden çıkmış orijinal metne en yakın formu okuyucuya sunmaktır. Eserle okuyucu arasındaki tarihsel mesafenin doğurduğu metin problemlerini mümkün olan en az orana indirebilmek ve okuyucuya doğru bir metin sunabilmek için muhakkikin eserin yazmaları üzerinde uyguladığı uzun, zahmetli ve uzmanlık gerektiren bir iş olan tahkik faaliyetine ihtiyaç duyulmaktadır.
Modern dönemde tahkikli neşir çalışmaları nasıl yapılmaktadır ve ne tür bir anlam ifade etmektedir?
Günümüzde genelde Arap ülkelerinde gerçekleştirilen tahkikli neşir çalışmaları uzunca bir süredir ne yazık ki ticarî bir faaliyet olmaktan öte değer ve anlam ifade etmemektedir. Bu bağlamda tahkik, çoğu zaman rastgele elde edilmiş yazma bir nüshanın bilgisayar ortamında dizilmesinden ve göstermelik birtakım dipnotlar eklenmesinden ibaret bir iş olarak algılanmaktadır. Tenkitli neşir prensiplerini takip etmeyen ve herhangi bir yöntemsel birlik de taşımayan bu nitelikteki ticarî yayınların araştırmacıların ilmî ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değildir. Bu neşirlerin, okuyucuları eserin iyi-kötü bir baskısına ulaşmasını sağlamak gibi bir faydası da vardır elbette. Ancak bunun yanında, tahkikli neşir faaliyetinin, özellikle de ülkemizde gayri ilmî bir çalışma olarak algılanmasına yol açması, eserin yanlış ve güvenilmez bir formunun yayımlanmış olması ve eser üzerine yapılacak daha nitelikli neşir faaliyetlerine engel olması gibi telafisi zor ve olumsuz sonuçları doğurması da bir başka gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslam Araştırmaları Merkezi olarak biz “tahkikli neşir”de neyi ve nasıl yapmaktayız?
İSAM’ın tahkikli neşir alanında uzun yıllara dayanan tecrübesinden ve ilmî bir altyapıdan beslenen tahkikli neşirleri, akademik birer çalışma ciddiyetinde hazırlanmış çalışmalar olarak dikkat çekmektedir. Kurumun tahkikli neşir faaliyeti için bir altyapı hazırlığı olarak düzenlediği onlarca tahkik kursunda yetişen muhakkikler tarafından gerçekleştirilen tahkik çalışmaları, İSAM Tahkikli Neşir Esasları (İTNES) adı altında sistematik hale getirilen tahkik yöntemi ile İSAM Tahkikli Neşir Kılavuzu takip edilerek hazırlanmaktadır. Temelde klasik bir eserin, yazarın kaleminden çıkan haline en yakın formuna ulaşmayı hedefleyen bu tahkik çalışmaları, takip ettikleri yöntem ve kılavuz sayesinde gerek içerik gerekse biçimsel açıdan üst düzey bir ilmî niteliğe sahiptir. İSAM tahkikli neşirleri, yayına hazırlık sürecinde editörlerce titizlikle icra edilen içerik, imla ve yöntem kontrollerinden geçmektedir. Bu nitelikte hazırlanan tahkik çalışmasına, muhakkikler tarafından kaleme alınan ve tatmin edici bir hacimde yazar, eser ve yazma nüshaları hakkında tetkikler ortaya koyan bir inceleme yazısı ile okuyucu için bilgiye kolaylıkla ulaşma imkânı sağlayan ilmî dizinler de eşlik etmektedir.
Tahkik faaliyetlerinin ilim ve fikir dünyamıza katkıları nelerdir?
Bu soruyu tek bir cevapla cevaplamamız mümkün değildir. Nitekim yazma eserlerin, içerdikleri ilmî muhtevanın yanı sıra, sonraki nesillere taşıdıkları tarihî, siyasî, kültürel ve hatta iktisadî bilgiler açısından disiplinler arası bir faydaya sahip olduğunda kuşku yoktur. Bu bilgilerin yegâne kaynağı konumunda olan yazma eserler, bazan yalnızca muhakkiklerin tahkik faaliyetleri sayesinde gün ışığına çıkmaktadır. Aşağıda tahkikli neşir faaliyetlerinin ilmî ve akademik çalışmalara sağladığı bu faydaların birkaçına değinmek istiyoruz:
- Tahkik, klasik bir eserin ilmî açıdan doğru ve güvenilir metnini ortaya çıkarır.
İlmî yöntem ve kriterlere uygun bir şekilde uzman kişilerce hazırlanmış tahkik çalışmalarının en temel faydası; dil, içerik ve imla açından doğru ve anlaşılabilir bir metin ortaya çıkarmaktır. Bu özellikleri taşıyan klasik bir metnin neşredilmesi, şüphesiz akademik bilginin doğru ve yerinde kullanımını olumlu şekilde etkileyen en temel faktörler arasındadır.
- Eksik ve yanlış bilgilerimizi düzeltip tashih etmemizi sağlar.
Özellikle tahkikli neşir kriterleri dikkate alınmadan yapılan neşirlerin referans alınması, akademik çalışmalarda telafisi zor yanlışlara yol açabilmektedir. Nitelikli tahkikli neşirler, hem geriye dönük olarak bu bilgilerimizi düzeltmemizi sağlar hem de ileriye yönelik olarak bilgiyi doğru şekilde kullanmamıza imkân tanır. Bu noktada özellikle yanlış eser-yazar eşleşmelerinin birçoğunun nitelikli tahkik çalışmaları sayesinde düzeltildiğini, eserin doğru yazarının tespitinin çok kere muhakkiklerce yapıldığına dikkat çekmeliyiz. Bu yanlış eşleştirmelerin düzeltilmesinin ilim tarihimizin doğru yazılması ve birçok bilginin-düşüncenin doğru isimlere atfedilmesi ve doğru dönemlendirilmesi noktasındaki faydası âşikârdır.
- Tahkik, bilgi ve düşünce dünyamızı geliştirecek yeni eserlerin keşfedilmesine vesile olur.
Bu noktada özellikle varlığından haberdar olunmayan ya da kayıp olduğu düşünülen klasik eserlere ait nüshaların araştırmacı kimliğine sahip muhakkikler tarafından keşfedilmesi, ilim dünyasına çok büyük katkılar sunmuştur. Hanefî imamlardan Şeybânî’ye (ö. 189/805) ait el-Hücce ‘alâ ehli’l-Medîne, Eş‘arî kelamcısı Bâkıllânî’nin (ö. 403/1013) kaleme aldığı fıkıh usulü alanına ait et-Takrîb ve’l-irşâd, Mu‘tezilî kelamcılardan Kādî Abdülcebbâr’a (ö. 415/1025) ait ansiklopedik kelam eseri el-Muğnî bunlardan sadece bir kaçıdır. Bu ve benzeri onlarca eser, nitelikli muhakkiklerin uzun yıllar süren nüsha araştırmaları sonucunda keşfedilmiş ve zahmetli tahkik süreçlerinin ardından ilim dünyasına kazandırılmıştır.
- Farklı ve alternatif kaynakları erişilebilir kılmak suretiyle araştırmacılar için yeni araştırma alanları açar.
Günümüzde ilahiyat alanında yapılan birçok akademik çalışma, araştırma alanı olarak müslüman bilginler tarafından kaleme alınmış klasik dönem eserlerinde yer alan bilgi, düşünce ve tartışmaları seçmektedir. Gerek geçmişteki ilim geleneğimizi gereğince anlamak gerekse bu gelenek üzerinde yükselerek günümüz ilim ve fikir dünyasına İslamî bir bakış açısıyla katkı sunabilmek için alternatif bilgi ve düşüncelere ihtiyacımız olduğu âşikârdır. İşte tahkikli neşir faaliyetlerinin akademik araştırmalara yaptığı en büyük katkı da dolaşıma soktukları bu yeni eserler üzerinden yeni araştırma alanları açmasıdır. Neşredilen her bir klasik eser, ilgili alanda makale, tez ve kitap çalışmaları için potansiyel bir kaynak ya da araştırma alanı oluşturmaktadır. Tahkikli neşir faaliyetinin gereğince yapılmadığı bir yerde, akademik faaliyetlerin birbirine benzeyen ve birbirini tekrar eden çalışmalara dönüşmesi tehlikesi vardır.
- Yazar ve eseri hakkında kaynak değeri taşıyan bir dirase/inceleme yazısı kaleme alınmasıyla alana doğrudan akademik katkı sağlar.
Muhakkik, klasik bir eseri yazma nüshalarından hareketle sadece neşreden bir araştırmacı değildir. O aynı zamanda adına Arapça’da “dirase” denilen ve ilgili klasik eserin yazarı, eseri ve eserin yazma nüshaları hakkında bir inceleme yazısı kaleme alan bir uzmandır. Birçok yazarın hayatı ve eserlerine dair en temel ve güvenilir bilgiler, tahkik faaliyetinin kazandırdığı tecrübeyle klasik eser muhakkikleri tarafından kaleme alınmaktadır. Hatta bu noktada özellikle yazarlara ait tam ve eksiksiz eser listelerinin doğrudan yazma eserler üzerinde araştırma yapan muhakkikler tarafından oluşturulduğunu söyleyebiliriz. Klasik bir eserin yazma nüshalarının tespit ve analizi de yine muhakkik tarafından tahkik çalışmasının “dirase” kısmında gerçekleştirilmektedir. Bu yönüyle muhakkiklerin dirase yazıları kendi alanlarına doğrudan yapılmış birer akademik katkı olmaktadır.
- Bilgiye daha kolay ulaşma imkânı sunar.
Yazmalar, bir eserin tespiti, okunması ve aranan bilgiye ulaşılması gibi hususlarda araştırmacılara çoğu kez zorluk çıkaran eser formlarıdır. Muhakkik tarafından kaleme alınan dirase bölümü; bilgisayar ortamında dizilmiş ve nüsha karşılaştırması yapılmış metin kısmı; yine muhakkik tarafından hazırlanmış ilmî dizinler doğru bilgiye ulaşma noktasında araştırmacılara büyük kolaylıklar sağlamanın yanında, zaman ve hız da kazandırmaktadır.