Gazze’de Akademik Hayat ve Direniş
Nour Alhila
27 Eyl, 2024
Gazze’de Akademik Hayat ve Direniş
Nour Alhila
27 Eyl, 2024

Gazze İslam Üniversitesi Eski Rektörü Dr. Kamalain Shaath ile Röportaj

Gazze… Bir sabah uyanıp, gökyüzüne bakıyorsun; kuşlar var mı acaba?
Belki birkaç tanesi hâlâ uçuyordur, ama öyle sessiz, öyle gölgeli ki gökyüzü.
Ne kuş ne bulut ne de çocuk… Burası Gazze.

Her medeniyet, kendi içindeki yangınlardan doğar; Filistin de toprağını, halkını ve varlığını koruma mücadelesiyle, insanlık tarihinin en ağır yüklerinden birini taşıyor. Bu topraklar, dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüşmüş olabilir; fakat aynı zamanda direnişin, kararlılığın ve bilimsel gayretin de sembolü haline geldi.

Gazzeli akademisyenler, yıllardır süregelen abluka, savaş ve kısıtlamalar karşısında bilimsel gayretlerini sürdürerek, her gün tazelenen bir umutla dünyaya sesleniyorlar. Onlar için ilim, bir aydınlanma meselesi olduğu kadar bir direniş, bir varoluş ve Kur’ân-ı Kerim’de geçen anlamıyla bir “ribat” meselesidir. “Gazze’de akademisyen olmak”, yalnızca bir meslek değil; kalemle, fikirle, ilimle hayatı yeniden inşa etme çabasıdır.

Bu bağlamda Gazze İslam Üniversitesi eski rektörü Dr. Kamalain Shaath ile yaptığımız bu röportaj, Gazze’nin akademik alandaki direnişini ve uluslararası dayanışmanın önemini bir kez daha bizlere hatırlatıyor.

Gazze İslam Üniversitesi, 1978 yılında 25 öğrenci ile biri doktora, dördü yüksek lisans derecesine sahip toplamda 5 öğretim görevlisinden oluşan mütevazi bir kadro ile faaliyetlerine başlar. 1985 yılına kadar çeşitli fakülteler ilave edilerek geçici derslik olarak kullanılan çadırlarda eğitime devam eder. Bu kapsamda, 1985 yılında üniversite bünyesine İslam İlimleri, Eğitim, Ticaret ve Fen Fakülteleri dahil edilir. Daha sonraları Mühendislik, Hemşirelik ve Tıp Fakültesi kurulur.

Dr. Kamalain Shaath*, 2005-2015 yılları arasında Gazze İslam Üniversitesi Rektörü olarak görev yapmış ve bugün Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı olarak üniversiteye hizmet etmeye devam etmektedir. Gazze’deki mevcut koşullar, şiddetle artan saldırılar, akademik hayatı etkilerken, Dr. Shaath bu süreçte akademik hayatın devamını sağlamaya çalışmakta ve karşılaştığı önemli zorluklarla mücadele etmektedir.

Gazze İslam Üniversitesi mezuniyet töreni

Sayın Dr. Kamalain Shaath, hoş geldiniz. Türkiye’de çalışan Gazzeli bir akademisyen olarak sizinle röportaj yapabilmek benim için büyük bir anlam taşıyor. Gazze’deki akademisyenlerin verdiği bu eşsiz mücadelenin farkındayız ve onların yanında olduğumuzu bir kez daha duyurmak istiyoruz. Çünkü Gazze’de atılan her adım, söylenen her söz, yazılan her makale, bir gün Filistin topraklarında özgürlüğün ve adaletin hüküm süreceği o umudu hep diri tutuyor. Şimdi size bazı sorularım olacak, ilk olarak Gazze’deki akademisyenleri diğer akademisyenlerden ayıran en önemli özellik/husus nedir?

Hoş bulduk Nur Hanım. Bu güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Sorunuza gelirsek, abartıya kaçmaktan sakınırım ama aynı zamanda objektif olmayı da elden bırakmamak gerek. Gazze’de bazı avantajlarımız  olabilir; evet ancak dünyanın diğer bölgelerinde de bizimle aynı mücadeleyi veren pek çok akademisyen var, tek örnek biz değiliz. En nihayetinde her insan, insandır ve her akademisyen de akademisyendir. Fakat Gazze’deki akademisyenlerin en büyük farkı üzerlerindeki ağır baskılardır.  Bu baskılar eğer şiddetliyse iradeyi ya kırar ya da güçlendirir. Bütün bunlara rağmen Allah’a şükürler olsun. Zannımca ister akademide olsun ister başka bir alanda baskı ne kadar güçlüyse, irade de ve kararlılıklar da o derecede güçlü oluyor.

Bunun en güzel örneklerinden  biri savaştan sadece bir ay sonra şehit olan Gazze İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sufyan Tayeh’tir. O, Arap dünyasında ve belki de dünyada kendi alanında sayılı bilim adamlarından birisi olarak kabul ediliyordu. Diğer bir meslektaşımız da -savaş esnasında dört makalesi yayımlanmıştı-  iki gün önce beni aradığında bu dört makale dışında iki makaleyi de bitirdiğini belirtti. Bunlar sadece birkaç örnek; ancak hiçbir şey yapma imkânı olmayan akademisyenler de var. Bu tablonun tüm akademisyenler için geçerli olduğunu iddia etmemekle beraber anlattığım şeyleri destekleyen örnekler de vardır.

Yukarıda sözü edilen baskılara ilaveten Gazze’deki akademisyenleri diğerlerinden ayıran bir diğer özellik ise onların bilimsel faaliyetlerinde inanç, din ve vatanseverliği hiçbir zaman göz ardı etmemeleridir. Çünkü burada her akademik çaba yalnızca bir meslek değil aynı zamanda  bir ibadet bir direniş biçimi olarak görülür.

Peki, Gazze’deki üniversiteleri diğer üniversitelerden ayıran temel özellik nedir?

Genel olarak Filistin üniversiteleri, özellikle devlet üniversiteleri, çevre ülkeler ya da gelişmekte olan diğer üniversitelerle kıyaslandığında oldukça iyi bir konumda bulunmaktadır. en-Necah Üniversitesi, Gazze İslam Üniversitesi, Birzeyt Üniversitesi ve Kudüs Üniversitesi dünya sıralamalarında iyi yerlerde. Özellikle Batı ülkelerinden gelen birçok misafir üniversitelerimizi ziyaretlerinde, Filistin üniversitelerindeki eğitim ve eğitim hizmetlerinin ne kadar ileri seviyede olduğunu sıklıkla dile getiriyor. Örneğin, Gazze İslam Üniversitesi, Avrupa ülkelerindeki üniversitelerle birçok ortak proje yürütüyor.

Bazı üniversite temsilcileri bizi ziyaret ettiklerinde, bu kadar zorlu ve sıkıntılı koşullar altında nasıl çalıştığımızı gördüklerinde şaşırıyorlar. İslam Üniversitesi’nin Rektörü olduğum dönemde bir Fransız eğitim temsilcisi, üniversitemizin temizlik açısından Fransa’daki üniversitelerden daha temiz olduğunu söylemişti. Bu kesinlikle abartı değil, çünkü ben de birçok Avrupa üniversitesini ziyaret ettim ve üniversitemizin, en-Necah Üniversitesi’nin veya Birzeyt Üniversitesi’nin temizlik ve düzen açısından bu üniversitelerle eşit düzeyde olduğunu gördüm.

Ayrıca, dört önemli üniversite, buna İslam Üniversitesi de dahil olmak üzere, çoğu Arap ülkesindeki 1200 üniversite arasından  ilk 100’e girmektedir. Dünya genelinde ise, yaklaşık 33.000 üniversite arasında en başarılı ilk %10’luk  dilimde yer almaktadırlar.

Gazze’de akademisyenin rolü nedir?

Entelektüeller ve eğitimli insanlar toplumda her zaman birden fazla role sahiptir ve bu akademinin bir gerekliliğidir.  Gazze’deki akademisyenler de üniversite çalışmalarında üç temel görevi yerine getiriyorlar: Eğitim vermek, bilimsel araştırmalar yapmak ve topluma hizmet etmek. Bunun yanı sıra kültürel, eğitimsel, sendikal ve ekonomik faaliyetlerde de aktif rol alıyorlar.

Gazze İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sufyan Tayeh, savaşın ilk ayında şehit oldu

Şahsen, Gazze’de şehit olan akademisyenlerin biyografilerini yazarken, biyografilerinde “sosyal sorunlar komiteleri” olarak adlandırabileceğimiz reform komitelerine katılımları dikkatimi çekti.

Evet, çok önemli bir noktaya değindiniz. Hocalar, üniversite dışındaki kurum ve kuruluşlarda aktif rol alıyorlar. Farklı şehir, köy ve mahallelerdeki arabuluculuk komiteleri, pek çok akademisyenden oluşuyor, hatta kimi zaman bu akademisyenler bazı kurumlarda idarî pozisyonlarda inisiyatif alabiliyorlar.

Cihat ve direniş bağlamında akademik çalışmanın felsefesine dair neler söylersiniz?

Mâlûm, üniversitenin biri araştırma diğeri de toplumla etkileşim içinde olma gibi iki fonksiyonu vardır. Dünyadaki her üniversitede olduğu gibi eğitim ve bilimsel araştırma Gazze’deki üniversitelerde de birbirinden ayrılmaz. Bu kurumlarda verilen dersler yalnızca teorik bilgi aktarımından ibaret değildir. En nihayetinde bahsimize konu olan da makinalar değil; insan dediğimiz, koşullarla etkileşim halinde olan bir varlıktır. Bu nedenle herhangi bir konuda ister edebî ister beşerî ister ilmî olsun, insanın, topluma ve birbirine yansımaları vardır. Pek tabii olarak bu etkileşimin öğrenci ve öğretmen arasında da gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

Bu alandaki yönelim hem ilmî bakımdan hem de araştırmaya konu olacak şekilde Gazze’de zaten mevcut. Öte yandan, kamusal alanda yapılan faaliyetler, düzenlenen sempozyumlar ve konferanslar direnişi, kararlılığı, kimliği ve sosyal uyumu güçlendirmektedir. Üniversitenin tüm bu konularda önemli bir rolü vardır ve bir akademisyen de bu mevcut faaliyetlerde yer almak, düzenlenen etkinliklere katılmak, oturma eylemlerine destek vermek ve diğer toplumsal kurumlarla etkileşimde bulunmak konusunda büyük bir sorumluluk taşır. Zaman zaman siyasî parti ve gruplar da üniversiteyi ziyaret ederdi. Ayrıca üniversitede öğrenci konseylerinin yanı sıra sendikalar tarafından temsil edilen sendikal faaliyetler de yürütülmektedir. Akademinin içinde bazı yönelimlerin olduğu mahza bir ilmî tarafı olduğu kabul edilebilir; ancak çalıştığı başka bir açık alan daha vardır ve bu gerçekten üniversitenin asıl misyonudur. Üniversitenin misyonu yalnızca öğrencilere eğitim vermekle sınırlı kalmayıp toplumun her kesimini kapsayan çok yönlü bir etkileşim ağı kurarak toplumsal gelişimi hedefler.

Gazze’de akademisyenlerin karşılaştığı zorluklar nelerdir?

Gazze, âdeta büyük bir hapishanedir ve bu nedenle Gazze’ye giriş çıkış yapmak  çok zordur. Bir akademisyenin yaşamının, akademik üretkenliğinin ve başarılarının önemli bir kısmı, fikir alışverişi, entelektüel ufukların genişlemesi ve seminerler ile konferanslara katılım gibi bilimsel etkinliklerle doğrudan ilişkilidir. Ancak burada akademisyenler bu tür sempozyum ve konferanslara katılmak için Gazze’den çıkış yapmalarında ciddi zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Öte yandan, Gazze’de farklı disiplinlerden seçkin akademisyenlerin katılımıyla düzenlenen bazı konferanslar gerçekleştirilmişse de dış dünyayla olan bağlantıların sınırlı oluşu bu süreçleri sekteye uğratmıştır. Akademisyenlerin bazıları bu etkinliklere katılmak için yurtdışına çıkabilse de genel olarak bu akademik buluşmalara katılım çok zor ve  kısıtlıdır.

Diğer bir zorluk ise ülkedeki ekonomik problemler ve işsizliktir. Araştırma kaynaklarının yetersizliği ve  bilimsel çalışmalara yönelik gerekli malzemelere erişim kısıtlamaları, akademik üretkenliği olumsuz yönde etkilemektedir. Konferansların yapılması için gereken alet edavat, bazı materyallerin ve bazı cihazların Gazze’ye girişi yasaktı. Yukarıda bahsi geçen tüm bu imkânsızlıklar gibi daha başka zorluklar da mevcuttu. İnternetin ve iletişimin varlığı bilgi edinmeyi bir ölçüde kolaylaştırsa da Gazze dışındaki meslektaşlarımıza nispeten işlerin bizim için ne kadar zor olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla bu durum Gazze’deki akademik çalışmaların önünde büyük bir engel teşkil ediyor.

Tasvir ettiğiniz bu krizi aşmak için Gazzeli akademisyenler hangi yollara başvuruyorlar?

Bu malzemeler ve cihazlar temin edilebilirse bu bir başarı sayılırdı. Bazıları bu amaçla yurtdışına seyahat edip gerekli deneyleri orada yapabiliyor ya da meslektaşlarından yardım talep ediyordu.  Ancak bunlar mümkün olmazsa özellikle teorik konularda sunumlarla yetiniyorlardı. Tabii bunlar şartlara ve zamana göre değişiklik gösteriyordu. Zira Refah sınır kapısı bazen günlerce hatta aylarca kapalı kaldığı durumlar olmuştu ve açıkçası bu durum bazılarının çalışmalarını olumsuz yönde etkiledi. Refah sınır kapısı açıldığında da geçiş prosedürlerinde ve diğer ülkelere gitmek için vize temin etmede zorluklar yaşanıyordu. Hasılı işaret ettiğim bu durum, bir zorluklar bütününü temsil etmektedir.

İsrail işgal uçakları bölgenin önemli akademik kurumlarından Gazze İslam Üniversitesi’ni hedef aldı

Küçük bir bölge olmasına rağmen Gazze’deki üniversite sayısı insanları şaşırtıyor, sizce bunun sebebi nedir?

Şunu söylemeliyim ki Filistinliler, özellikle Gazze halkı, eğitime büyük bir ilgi ve değer atfetmektedir. Ancak son derece sınırlı kaynaklara sahip Gazze’nin eğitim alanındaki ihtiyaçları oldukça büyüktür. Eğer bir kişi iyi bir eğitim almazsa, iyi bir hayat yaşama şansı çok azdır. Bu durum insanları eğitime teşvik etmektedir. Bu nedenle Gazze’de eğitim oranının çok yüksek olduğunu ve okuma yazma bilmeyenlerin oranının çok düşük olduğunu görüyoruz. Bu Gazze için yeni bir durum değildir. Bugün okuma yazma bilmeyenlerin oranı %2 civarında. Altmışlı yıllarda, Gazze’de okuma yazma bilmeyenlerin oranının o zamanki tüm Arap ülkelerinden daha düşük olduğunu hatırlıyorum, yani bu konu için bir temel oluşturuyor. Daha önce üniversite ya da enstitü yoktu ve üniversite eğitimini tamamlamak isteyenler yurtdışına gitmek zorundaydı. Dolayısıyla Gazze’de bir üniversite kurma fikri ortaya çıktı. Bu, dünyada var olan doğal gelişime paralel olarak gerçekleşmiştir. 1960 yılında Ürdün’de üniversite yoktu ve Suudi Arabistan’da sadece bir ya da iki üniversite vardı. Dolayısıyla üniversite eğitimi çok sınırlıydı. 1960’larda Arap dünyasında toplamda 100 üniversite yoktu, şimdi ise yaklaşık 1.200 üniversite var. Yani bu alandaki gelişme tarihsel olarak tutarlı ve insanların ihtiyaçlarına göredir. Açıklamaya çalıştığım bu durum, sadece Gazze’ye özgü değildir, Arap dünyası hatta bütün dünya için geçerli bir durumdur.

Bu şekilde Gazze’de üniversiteler inşa edildi. Gazze’deki ilk üniversite İslam Üniversitesi’ydi. Daha sonra ihtiyaç artmaya başladı. Başlangıçta bir öğretmen enstitüsü olan ve daha sonra üniversiteye dönüşen el-Aksa Üniversitesi ve İslam Üniversitesi’nden ortaya çıkan el-Ezher Üniversitesi, Gazze’deki üç büyük üniversite oldular. Daha sonra, lise ortalamaları açısından yeterliliğe sahip olmayanlara üniversite eğitim fırsatı oluşturmak için özel üniversiteler açıldı. Filistin Üniversitesi, Gazze Üniversitesi, el-İsra Üniversitesi ve aynı zamanda birkaç şubesi olan Kudüs Açık Üniversitesi de bu süreçte inşa edildi. Bu üniversitelerin koşulları ve öğrencileri kabul şartları daha esnektir. Ayrıca enstitülerden kolejlere dönüşen devlet kolejleri de kuruldu. Böylece yavaş yavaş bu alandaki kurumsal gelişmeler, genişlemeye başladı. Kısacası, eğitime ihtiyaç ve güçlü talep sebebiyle bu eğitim kurumları kuruldu. 

Filistin’de çok özel bir durum var; diğer ülkelerde üniversiteyi hükümet kurar ama Filistin işgal altında ve hükümet Filistin’de üniversitelerin varlığıyla ilgilenemiyor. Üniversiteler toplumun içinden çıkmıştır ve şu ana kadar toplum temelli üniversiteler Filistin’de yükseköğretimin bel kemiğini oluşturuyor. el-Halil Üniversitesi, el-Halil Politeknik, Beytülahm Üniversitesi, Kudüs Üniversitesi, Birzeyt Üniversitesi, en-Nejah Üniversitesi, İslam Üniversitesi veya el-Ezher Üniversitesi önemli örneklerdir.

İşgalin neden olduğu yıpranmanın akademik kişilikler üzerindeki etkisi nedir?

Bazıları işgal güçlerinin akademisyenleri ve üniversiteleri hedef aldıklarını söylüyor. Bunun doğru olduğunu kabul etmekle birlikte diğer taraftan işgalin çeşitli alanlardaki tüm etkili kişileri hedef aldığı da göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. Örneğin işgal güçleri, gazetecileri ve hastanelerdeki doktorları da hedef alıyor; onların toplumsal destekte büyük bir rolü var, aksi takdirde hastanesi olmayan bir mahalle ya da şehirde yaralılar nerede tedavi edilecek?

Bu bağlamda akademisyenler de etkili kişiler arasında yer alıyor ve bu nedenle hedef alınıyorlar. İslam Üniversitesi’nde ve diğer üniversitelerde ve kolejlerde de birçok akademisyeni kaybettik. Direnişin, el-Aksa’nın ve Filistin’in özgürleştirilmesinin bedeli bu kayıplardır. Kolay değil ama burada hayat böyle devam ediyor ve Filistin halkı da her seferinde yeniden dirilen bir nesle sahiptir. Allah’ın izniyle bu kayıplar da telafi edilebilir. Hayatın doğası bu, ama yine de kolay değil.

Ben, tıp fakültesinde yarı zamanlı bir şekilde eğitim alan bir meslektaşımızdan örnek vermek istiyorum. Sekiz yıl boyunca Gazze’den tıbbın belirli bir alanında uzmanlaşmak için ayrıldığını ve bu alanda uzmanlaştıktan sonra Gazze’ye hizmet vermek için döndüğünü ve bir buçuk yıl Gazze’de kaldıktan sonra şehit edildiğini biliyorum, bu nasıl telafi edilebilir? Bu sekiz yıl boyunca hem genel eğitimini alıp hem de ihtisasını tamamladı. Bu kolay değil ama inşallah telafi edilebilir.

Bunun uzun vadede bir etkisi olacak mı?

Elbette etkisi olacaktır, ancak fedakârlık başta olmak üzere  insanların çalışma motivasyonunda daha büyük bir etkiye sahip olacak. Tabiri caizse manevi yön maddi yöne galebe çalacaktır.

İşgal güçleri tarafından bombalanan el-Aksa Üniversitesi’nin kütüphanesinden bir görüntü

Gazze’de akademik desteğin yokluğunun etkisi nedir?

Savaştan önce dış akademik desteğin yokluğu, akademik sektörde çalışanlar üzerinde apaçık bir etkisi oldu ve birçoğu başka geçim kaynakları bulmak zorunda kaldı. Üniversiteler çalışanlarına tam maaş ödeyemez hale geldi ve bu desteğin yokluğundan kaynaklanan zorluklar ve sonuçlar ortaya çıktı. Ancak bu şartlar altında yaşamak zorundaydık; çünkü bu Gazze’deki genel durumun ayrılmaz bir parçasıydı. Sadece akademisyenler değil,  devlet çalışanları bile maaşlarını alamaz hale geldi. Evet, zorluklar vardı ama yine de idare edilebilir bir seviyedeydi.

Ancak savaştan sonra durum çok daha ağırlaştı ve akademik bir çalışanın eskiden aldığı maaşın bir kısmı bile artık temin edilemez hale geldi. Bu nedenle zaman zaman birçok insanın ihtiyacını karşılamayan sınırlı avanslar verildi. Özellikle de kötüleşen ekonomik durum ve yüksek fiyatlar nedeniyle bu daha da zorlaştı. Ne var ki bu genel durumun bir parçası ve bu koşulları iyileştirmek için mümkün olduğunca çok çalışıyoruz.

Herkes savaşın bir, iki veya üç ay sonra bitmesini ve Gazze’de yapılan tahribatın telafi edilmesini bekliyordu. 2014 savaşı elli günden fazla sürdü ve öğrencilerin kaçırdıklarını telafi etmesi mümkündü. Bu yüzden başlangıçtaki fikir beklemekti ancak işler uzayınca, savaşın devam etmesine rağmen bazı şeyleri nasıl idare edeceğimizi düşünmeye başladık ve işler yavaş yavaş netleşti. Böylece elimizden geldiğince çok hizmet verip eğitimi devam ettirmeye çalışıyoruz.

İslam Üniversitesi’nde görev yapan bizler ve diğer üniversitelerdeki meslektaşlarımız imkânı olanlar için online eğitim vermeye başladı. Gazze’de elektrik, internet, bilgisayarların mevcudiyeti ve dersler için uygun bir ortamın bulunması açısından oldukça büyük bir sorun var. Örneğin bazı öğrencilerin oturup derslere katılabileceği bir yerleri bile yok ama yine de eğitimi sürdürmeyi başarabildik.

Şimdi geçen senenin akademik döneminin ilk yarısını bitirmek üzereyiz ve ikinci dönem için de kayıtlar açıldı. Önceki gün yüksek lisans ve doktora programlarına öğrenci kabul edileceğine dair bir duyuru yapıldı ve durumu müsait olan birçok yüksek lisans ve doktora öğrencisi tezini savunabildi. Aynı zamanda durumları müsait olan başka öğrenciler için de tez önerisi sunuldu. Böylece işler normal -sınırlı da olsa- seyrine dönmeye başladı çünkü hem bizim akademik imkânlarımız hem de öğrencilerimizin imkânları sınırlı. Ancak eğitim sürecinin devam edebilmesi için elimizden ne geliyorsa ve yapabiliyorsak onları yapmaya çalışıyoruz.

Dün Ürdün’deki Maarif platformuyla temas kurduk ve bize sitelerindeki tüm bilimsel kaynakları açma teklifinde bulundular. Bu platformda kayıtlar, kitaplar, süreli yayınlar, makale özetleri, dersler ve video dersleri de dahil olmak üzere Arapça büyük miktarda kaynak var. Gazzeli öğrencilerin ve araştırmacıların bu platformdan yararlanabilmesi adına bu konuda onlarla iletişim kurmak üzere oradaki merkez kütüphanenin bir çalışanını görevlendirmek için üniversiteyle iletişime geçtim.

Gazzeli bir akademisyen bu koşullar altında Gazze’de kalmayı mı yoksa Gazze dışına yerleşmeyi mi tercih eder? Gözlemleriniz hangi doğrultuda?

Genel olarak, Gazzeli akademisyenler, mevcut koşullara rağmen Gazze’de kalmayı tercih ediyorlar. Bunu bizzat deneyimledim; Mısır, Amerika, İngiltere ve İspanya’da eğitim gördüm. Filistin üniversitelerinden mezun olan ve yurtdışına gönderilen Filistinlilerin % 90’ından fazlası geri dönüyor, oysa Çinliler için bu oran %15’tir. Genel olarak, akademisyenlerin Gazze’ye geri dönme konusunda güçlü bir arzusu var.

Bu durumun birçok faktörden kaynaklandığı söylenebilir. İlk olarak, akademisyenlerin geri dönüş tercihinde dinî ve vatanseverlik duyguları önemli bir rol oynamaktadır; kutsal topraklara olan bağlılık ve “ribat” anlayışı, bu bağlamda öne çıkan unsurlardandır. Aynı şekilde, ailevî sorumluluklar ve özellikle ebeveyn haklarına riayet etme isteği de bu tercih üzerinde etkili bir unsurdur. Bir başka önemli neden ise, çocuklarını daha uygun bir kültürel ve toplumsal ortamda yetiştirme arzusudur. Ayrıca sosyal statü de geri dönüş kararını etkileyen bir başka faktördür. Bir akademisyen kendi ülkesinde tanınmış ve saygın bir pozisyonda olabilirken, yurtdışında hangi akademik mertebeye ulaşırsa ulaşsın, aynı toplumsal değeri ve itibarı elde etmesi her zaman mümkün olmayabilir. Ekonomik koşullar bakımından ise Gazze dışındaki yaşam standartları genellikle daha iyi olmasına rağmen, ekonomik avantajlar bu kararın temel belirleyicisi olarak görülmemektedir.

Gazze’nin desteklenmesi konusunda akademisyenin vazifesi nedir?

Daha önce belirttiğim gibi, akademisyen bir eğitimcidir ve duygularını öğrencileriyle paylaşabilir, araştırmalar yapar ve akademik veya diğer türden konferanslara katılabilir. Ayrıca araştırmalarda iş birliği yapabilir. Daha önce bahsettiğim ve dört makale yazan meslektaşımız, bunu Arap ülkelerinden birindeki bir meslektaşından destek alarak gerçekleştirdi. Dolayısıyla, akademisyenin akademik ağ kurma ve ilişkiler geliştirme imkânı vardır.

Kadın meslektaşlarımızdan biri, Gazze’de eğitim verme onurunu kazanmak için çevrimiçi eğitim programında ders verme talebinde çok ısrarcı oldu ve  taahhüdünü de yerine getirdi. Öğrencilerle olan etkileşimi de oldukça iyiydi. İnsaflı olmak gerekirse, Gazze’deki zorlu yaşam koşulları insanların kendilerini tam anlamıyla ifade etmelerine fırsat vermemektedir. Söz konusu durum, bu alanda hocaların kusuru olduğu anlamına gelmez, aksine durumun ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır.

Örneğin 2012-2013’te Gazze’nin sınırları açıldığında, Gazze’yi ziyarete gelen bilimsel, akademik ve diğer alanlardan bir insan akını vardı. Gazze’ye karşı yoğun bir ilgi söz konusuydu.

Sizce akademisyenler Gazze konusunda kendilerinden beklenen sorumluluğu yerine getirebildiler mi?

Daha geniş bir perspektiften bakacak olursak, Arap ve müslüman halklara ve onların konuyla etkileşimine, Batı halklarına ve onların konuyla etkileşimine kıyasla bakarsak, Batı Avrupa tarafının Arap ve İslam halklarına göre daha etkileşim içinde olduğunu görürüz. Bu biraz da Batılı vatandaşın düşünce tarzıyla alakalıdır; çünkü o şu şekilde düşünür: Ben bir vatandaşım, hükümet üzerinde etkili olabilirim ve hükümetin yaptığı işlere müdahale edebilirim. Yasaları değiştirebilirim ve bunun için elimden geleni yapabilirim. Dolayısıyla, bir şeyi istediğinde bu konuda ifade etmeye ve ısrara devam eder ve bu eylemin sonunda bir karşılık bulduğunu görür. Ancak Arap dünyasında bunu göremiyoruz ve bu tablo karşısında umutsuzluk hemen beliriveriyor; çünkü daha önce de farklı deneyimler yaşandı. Yüzlerce gösteri de yapılsa bu hiçbir şeyi değiştirmedi. İstatistikler yurtdışında gerçekleşen binlerce gösterinin büyük ölçüde akademisyenler tarafından organize edildiğini ve akademisyenlerin öğrencilerin arkasında durarak onları desteklediğini gösteriyor. Batı dünyasındaki öğrencilerin yaptıkları, Arap ve İslam dünyasındaki öğrencilerin yaptıklarından çok daha fazladır ve benim tahminime göre bunun nedeni Arap ve İslam toplumlarının çalışmak, sebat etmek ve bir etki yaratmak üzere yetiştirilmemiş olmalarıdır: Ne kadar çok çalışırsanız çalışın, onlara göre bir anlamı yok!

Bu nedenle, Arap ülkelerinde genel bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Ancak bu, örneğin Ürdün ve Fas gibi ülkelerde eylemler ve çalışmalar yapılmadığı anlamına gelmiyor.

Bazı ülkelerde protestolar yasaklanmış veya haram kılınmış ya da geçerli sayılmamaktadır! Genel olarak, akademik ve akademik olmayan etkileşim beklenenden daha az ve bunun nedenleri var. Zaman geçtikçe  atâlete düşülüyor, umutsuzluk yayılıyor fakat biz yine de umutsuzluğa kapılmadan çalışmaya ve sebat etmeye devam ediyoruz. Herkes kendi tarafında bu çabaya katkıda bulunmalıdır.

Gazze’deki akademisyenlerin bu olaylar karşısındaki tepkileriyle ilgili olarak, Gazze’den ya da dışarıdan, Arap veya müslüman akademisyenlerden ya da müslüman olmayan akademisyenlerden yardım etmek isteyen çok sayıda mesaj aldık. Birçoğundan özür diledik; çünkü onlardan yararlanmak çok zor. Uzaktalar ve Gazze’de hizmet etmek istedikleri bölge neredeyse tamamen çöküş içinde, kan, göz yaşı ve  ölümler dolu. Dolayısıyla, orada bulunan kişiler hazır değil ve onları bu şartlar altında hazır hale getirmek ya da onlara akademik alanda yardım etmek pek mümkün gözükmüyor.

Herkes yardım etmek istiyor ve bazıları da bunu başarıyor. Ancak tüm bunlar da manevi destek çerçevesinde kalıyor. Buna, Maarif platformunu kuran ve bu platformu Filistinli öğrencilere ücretsiz olarak açmayı kendine görev bilmiş olan Filistinli kurucusunu örnek olarak verebiliriz.

Gazze İslam Üniversitesi akademik kadrosu

Gazze’de yükseköğretimi sürdürmek için şu anda neler yapıyorsunuz?

Yükseköğretime ilişkin fikrimiz kısaca şu üç aşamadan oluşuyor: savaş sırasında, sıcak savaştan hemen sonra ve savaş tamamen bittikten sonra. Savaş esnasındaki şu aşamada elimizden geldiğince hizmet vermeye aynı zamanda eğitimi sürdürmeye çalışıyoruz ve bununla beraber başka faaliyetlerimize de devam ediyoruz. Yeni öğrenciler için kayıt sürecini başlattık ve bu ayın sonunda geçen akademik yılın ilk dönem sınavları yapılacak ve ardından doğrudan ikinci döneme geçeceğiz.

Bu arada Ramallah’taki Eğitim ve Yüksek Öğretim Bakanlığı Gazze’deki eğitim çalışmalarını hem okullar hem de üniversiteler için mümkün olduğunca destekliyor. Şu anda öğrencilerin üniversitede eğitim almasını sağlamak için çalışıyoruz ve onlardan üniversite ücreti talep etmiyoruz.

Gazze’ye destek verme çalışmalarımızın önceliklerinden biri, öğrencileri desteklemek ve onların eğitim ücretlerini ödemektir. Şu anda öğrencilerimizin %50’si eğitim alabiliyor; diğer yarısı ise zor şartlar nedeniyle çevrimiçi eğitim imkânlarına katılamıyor. Bu sadece iki aylık bir uygulama, zira bahsettiğim gibi daha önce bunu yapamıyorduk. Ancak şu anda önceliğimiz budur.

Savaştan hemen sonra, İslam Üniversitesi’nde ve diğer üniversitelerde bir ay içinde yüz çadır kurmak ve mevcut imkânlar dahilinde öğretime başlamak için makul koşullar altında bir plan yaptık. Daha önce olduğu gibi yeniden İslam Üniversitesi’nde çadırlarda ders vermeye başladık ve çadırlara geri döndük. Bundan sonraki üçüncü süreçte yeniden binaları inşa edeceğiz.

Toplum hizmetimizin bir parçası olarak İslam Üniversitesi’nde Gazze’deki öğrenciler için bir okul kurduk ve şu anda 600 öğrenci barınma merkezlerinde eğitim görüyor. Gazze’de başka okullar da var, el-Cezire’nin haberine göre Gazze’de çok sayıda öğrencisi olan bir okul daha var. Bunların hepsi birer örnek teşkil ediyor. Gazze’de 600.000 öğrencimiz var, dolayısıyla bunların 50.000 ya da 100.000’ine hizmet verdiğimizde bu oldukça iyi bir başarı. Umuyoruz ki yararlanan öğrenci sayısını arttırabileceğiz.

Şu anda Gazze’deki üniversite öğrencileri için burslara ve bu tür okullar için malî desteğe acil olmak üzere, ayrıca çadırlarda öğretime geri dönüşün ikinci aşamasına ve yeniden inşanın üçüncü aşamasına geçmeye ihtiyacımız var.

Saldırı sırasında Refah sınır kapısı kapatılmadan önce Mısır’a giden tıp öğrencilerine hizmet etmek için girişimlerde bulunuldu. Çoğunun farklı üniversitelerde eğitimlerini tamamlaması için gerekli şartlar sağlandı. Bazıları Gazze’de ara vermek zorunda kaldıkları eğitimlerini tamamlamak için İstanbul’daki Marmara Üniversitesi ve Medeniyet Üniversitesi’ne kabul edildi ve bu Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yardımıyla yapıldı. Bazıları Güney Afrika’ya gitti ve bazılarının ise Pakistan’a gönderilme süreci devam etmektedir.

Örneğin Bilgi Teknolojileri Fakültesi dekanlığı bazı dersler için öğretmen ihtiyacı olduğunu bildirdi ve iki gün içinde bu boş kadrolar Gazze dışından gelen gönüllü hocalar tarafından dolduruldu. Boş kadrolar çok fazla olmamasına rağmen birçok insan yardım etmek istiyor, ancak bütün bunlar arasında maddi ihtiyacın ilk sırada geldiğini belirtmem gerekiyor.

Gazze İslam Üniversitesi’nin savaştan önceki görüntüsü

Savaştan önceki akademisyen ile, savaştan sonraki akademisyen aynı mı olacak?

Elbette hayır, çünkü olaylar bizi bazen olumsuz bazen de olumlu etkiler. Bu olaylar araştırmacının ruhunda olumsuz etkiler bırakabilir ya da gücünü, iradesini ve kararlılığını güçlendirebilir ki bu daha muhtemeldir. Dolayısıyla savaş hali akademisyenlerimizin çalışma azmini ve iradesini olumlu yönde etkileyecektir inşallah.

Umarım çok uzun olmayacak bir süre içerisinde çalışma komiteleri gerekli ihtiyaçların bir listesini çıkarır, biz de bunları eş zamanlı olarak tasnif etmeye çalışır ve katkı sağlamak isteyenlerin katkıda bulunabilmesi için yayınlarız inşallah.

Çok teşekkür ederim, Dr. Kamalain Shaath. Gazze’deki akademik direnişin, halkımızın ve tüm dünyanın bilincini yükselten gayretlerinizin daim olmasını diliyorum.

Ben de size teşekkür ederim, Nur Hanım. Gazze’deki akademisyenlerin ve halkımızın yanında olduğunuzu bilmek bize güç veriyor. Allah’ın izniyle, bir gün bu topraklarda barış ve adalet hüküm sürecek.

* Lisans eğitimini Kahire Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği üzerine tamamlamış, doktora derecesini ise İngiltere’de Leeds Üniversitesi’nde İnşaat Yönetimi alanında almıştır. Uluslararası akademik ve mesleki kuruluşlarda aktif faaliyetleri bulunmaktadır. Bu çerçevede ABD’deki İnşaat Mühendisleri Derneği üyesidir. Gazze İslam Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı. İstanbul’da bulunan Umut Eğitim Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanıdır. Akademik kariyeri boyunca önemli akademik ve idari görevlerde bulunmuştur. Gazze İslam Üniversitesi’nin 2005-2015 yılları arasında Rektörlüğünü yapmış, üniversitenin stratejik gelişimine katkıda bulunmuş, ayrıca Nablus’taki An-Najah Ulusal Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. kshaath@iugaza.edu.ps

 

Gazze İslam Üniversitesi Eski Rektörü Dr. Kamalain Shaath ile Röportaj

Gazze… Bir sabah uyanıp, gökyüzüne bakıyorsun; kuşlar var mı acaba?
Belki birkaç tanesi hâlâ uçuyordur, ama öyle sessiz, öyle gölgeli ki gökyüzü.
Ne kuş ne bulut ne de çocuk… Burası Gazze.

Her medeniyet, kendi içindeki yangınlardan doğar; Filistin de toprağını, halkını ve varlığını koruma mücadelesiyle, insanlık tarihinin en ağır yüklerinden birini taşıyor. Bu topraklar, dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüşmüş olabilir; fakat aynı zamanda direnişin, kararlılığın ve bilimsel gayretin de sembolü haline geldi.

Gazzeli akademisyenler, yıllardır süregelen abluka, savaş ve kısıtlamalar karşısında bilimsel gayretlerini sürdürerek, her gün tazelenen bir umutla dünyaya sesleniyorlar. Onlar için ilim, bir aydınlanma meselesi olduğu kadar bir direniş, bir varoluş ve Kur’ân-ı Kerim’de geçen anlamıyla bir “ribat” meselesidir. “Gazze’de akademisyen olmak”, yalnızca bir meslek değil; kalemle, fikirle, ilimle hayatı yeniden inşa etme çabasıdır.

Bu bağlamda Gazze İslam Üniversitesi eski rektörü Dr. Kamalain Shaath ile yaptığımız bu röportaj, Gazze’nin akademik alandaki direnişini ve uluslararası dayanışmanın önemini bir kez daha bizlere hatırlatıyor.

Gazze İslam Üniversitesi, 1978 yılında 25 öğrenci ile biri doktora, dördü yüksek lisans derecesine sahip toplamda 5 öğretim görevlisinden oluşan mütevazi bir kadro ile faaliyetlerine başlar. 1985 yılına kadar çeşitli fakülteler ilave edilerek geçici derslik olarak kullanılan çadırlarda eğitime devam eder. Bu kapsamda, 1985 yılında üniversite bünyesine İslam İlimleri, Eğitim, Ticaret ve Fen Fakülteleri dahil edilir. Daha sonraları Mühendislik, Hemşirelik ve Tıp Fakültesi kurulur.

Dr. Kamalain Shaath*, 2005-2015 yılları arasında Gazze İslam Üniversitesi Rektörü olarak görev yapmış ve bugün Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı olarak üniversiteye hizmet etmeye devam etmektedir. Gazze’deki mevcut koşullar, şiddetle artan saldırılar, akademik hayatı etkilerken, Dr. Shaath bu süreçte akademik hayatın devamını sağlamaya çalışmakta ve karşılaştığı önemli zorluklarla mücadele etmektedir.

Gazze İslam Üniversitesi mezuniyet töreni

Sayın Dr. Kamalain Shaath, hoş geldiniz. Türkiye’de çalışan Gazzeli bir akademisyen olarak sizinle röportaj yapabilmek benim için büyük bir anlam taşıyor. Gazze’deki akademisyenlerin verdiği bu eşsiz mücadelenin farkındayız ve onların yanında olduğumuzu bir kez daha duyurmak istiyoruz. Çünkü Gazze’de atılan her adım, söylenen her söz, yazılan her makale, bir gün Filistin topraklarında özgürlüğün ve adaletin hüküm süreceği o umudu hep diri tutuyor. Şimdi size bazı sorularım olacak, ilk olarak Gazze’deki akademisyenleri diğer akademisyenlerden ayıran en önemli özellik/husus nedir?

Hoş bulduk Nur Hanım. Bu güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Sorunuza gelirsek, abartıya kaçmaktan sakınırım ama aynı zamanda objektif olmayı da elden bırakmamak gerek. Gazze’de bazı avantajlarımız  olabilir; evet ancak dünyanın diğer bölgelerinde de bizimle aynı mücadeleyi veren pek çok akademisyen var, tek örnek biz değiliz. En nihayetinde her insan, insandır ve her akademisyen de akademisyendir. Fakat Gazze’deki akademisyenlerin en büyük farkı üzerlerindeki ağır baskılardır.  Bu baskılar eğer şiddetliyse iradeyi ya kırar ya da güçlendirir. Bütün bunlara rağmen Allah’a şükürler olsun. Zannımca ister akademide olsun ister başka bir alanda baskı ne kadar güçlüyse, irade de ve kararlılıklar da o derecede güçlü oluyor.

Bunun en güzel örneklerinden  biri savaştan sadece bir ay sonra şehit olan Gazze İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sufyan Tayeh’tir. O, Arap dünyasında ve belki de dünyada kendi alanında sayılı bilim adamlarından birisi olarak kabul ediliyordu. Diğer bir meslektaşımız da -savaş esnasında dört makalesi yayımlanmıştı-  iki gün önce beni aradığında bu dört makale dışında iki makaleyi de bitirdiğini belirtti. Bunlar sadece birkaç örnek; ancak hiçbir şey yapma imkânı olmayan akademisyenler de var. Bu tablonun tüm akademisyenler için geçerli olduğunu iddia etmemekle beraber anlattığım şeyleri destekleyen örnekler de vardır.

Yukarıda sözü edilen baskılara ilaveten Gazze’deki akademisyenleri diğerlerinden ayıran bir diğer özellik ise onların bilimsel faaliyetlerinde inanç, din ve vatanseverliği hiçbir zaman göz ardı etmemeleridir. Çünkü burada her akademik çaba yalnızca bir meslek değil aynı zamanda  bir ibadet bir direniş biçimi olarak görülür.

Peki, Gazze’deki üniversiteleri diğer üniversitelerden ayıran temel özellik nedir?

Genel olarak Filistin üniversiteleri, özellikle devlet üniversiteleri, çevre ülkeler ya da gelişmekte olan diğer üniversitelerle kıyaslandığında oldukça iyi bir konumda bulunmaktadır. en-Necah Üniversitesi, Gazze İslam Üniversitesi, Birzeyt Üniversitesi ve Kudüs Üniversitesi dünya sıralamalarında iyi yerlerde. Özellikle Batı ülkelerinden gelen birçok misafir üniversitelerimizi ziyaretlerinde, Filistin üniversitelerindeki eğitim ve eğitim hizmetlerinin ne kadar ileri seviyede olduğunu sıklıkla dile getiriyor. Örneğin, Gazze İslam Üniversitesi, Avrupa ülkelerindeki üniversitelerle birçok ortak proje yürütüyor.

Bazı üniversite temsilcileri bizi ziyaret ettiklerinde, bu kadar zorlu ve sıkıntılı koşullar altında nasıl çalıştığımızı gördüklerinde şaşırıyorlar. İslam Üniversitesi’nin Rektörü olduğum dönemde bir Fransız eğitim temsilcisi, üniversitemizin temizlik açısından Fransa’daki üniversitelerden daha temiz olduğunu söylemişti. Bu kesinlikle abartı değil, çünkü ben de birçok Avrupa üniversitesini ziyaret ettim ve üniversitemizin, en-Necah Üniversitesi’nin veya Birzeyt Üniversitesi’nin temizlik ve düzen açısından bu üniversitelerle eşit düzeyde olduğunu gördüm.

Ayrıca, dört önemli üniversite, buna İslam Üniversitesi de dahil olmak üzere, çoğu Arap ülkesindeki 1200 üniversite arasından  ilk 100’e girmektedir. Dünya genelinde ise, yaklaşık 33.000 üniversite arasında en başarılı ilk %10’luk  dilimde yer almaktadırlar.

Gazze’de akademisyenin rolü nedir?

Entelektüeller ve eğitimli insanlar toplumda her zaman birden fazla role sahiptir ve bu akademinin bir gerekliliğidir.  Gazze’deki akademisyenler de üniversite çalışmalarında üç temel görevi yerine getiriyorlar: Eğitim vermek, bilimsel araştırmalar yapmak ve topluma hizmet etmek. Bunun yanı sıra kültürel, eğitimsel, sendikal ve ekonomik faaliyetlerde de aktif rol alıyorlar.

Gazze İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sufyan Tayeh, savaşın ilk ayında şehit oldu

Şahsen, Gazze’de şehit olan akademisyenlerin biyografilerini yazarken, biyografilerinde “sosyal sorunlar komiteleri” olarak adlandırabileceğimiz reform komitelerine katılımları dikkatimi çekti.

Evet, çok önemli bir noktaya değindiniz. Hocalar, üniversite dışındaki kurum ve kuruluşlarda aktif rol alıyorlar. Farklı şehir, köy ve mahallelerdeki arabuluculuk komiteleri, pek çok akademisyenden oluşuyor, hatta kimi zaman bu akademisyenler bazı kurumlarda idarî pozisyonlarda inisiyatif alabiliyorlar.

Cihat ve direniş bağlamında akademik çalışmanın felsefesine dair neler söylersiniz?

Mâlûm, üniversitenin biri araştırma diğeri de toplumla etkileşim içinde olma gibi iki fonksiyonu vardır. Dünyadaki her üniversitede olduğu gibi eğitim ve bilimsel araştırma Gazze’deki üniversitelerde de birbirinden ayrılmaz. Bu kurumlarda verilen dersler yalnızca teorik bilgi aktarımından ibaret değildir. En nihayetinde bahsimize konu olan da makinalar değil; insan dediğimiz, koşullarla etkileşim halinde olan bir varlıktır. Bu nedenle herhangi bir konuda ister edebî ister beşerî ister ilmî olsun, insanın, topluma ve birbirine yansımaları vardır. Pek tabii olarak bu etkileşimin öğrenci ve öğretmen arasında da gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

Bu alandaki yönelim hem ilmî bakımdan hem de araştırmaya konu olacak şekilde Gazze’de zaten mevcut. Öte yandan, kamusal alanda yapılan faaliyetler, düzenlenen sempozyumlar ve konferanslar direnişi, kararlılığı, kimliği ve sosyal uyumu güçlendirmektedir. Üniversitenin tüm bu konularda önemli bir rolü vardır ve bir akademisyen de bu mevcut faaliyetlerde yer almak, düzenlenen etkinliklere katılmak, oturma eylemlerine destek vermek ve diğer toplumsal kurumlarla etkileşimde bulunmak konusunda büyük bir sorumluluk taşır. Zaman zaman siyasî parti ve gruplar da üniversiteyi ziyaret ederdi. Ayrıca üniversitede öğrenci konseylerinin yanı sıra sendikalar tarafından temsil edilen sendikal faaliyetler de yürütülmektedir. Akademinin içinde bazı yönelimlerin olduğu mahza bir ilmî tarafı olduğu kabul edilebilir; ancak çalıştığı başka bir açık alan daha vardır ve bu gerçekten üniversitenin asıl misyonudur. Üniversitenin misyonu yalnızca öğrencilere eğitim vermekle sınırlı kalmayıp toplumun her kesimini kapsayan çok yönlü bir etkileşim ağı kurarak toplumsal gelişimi hedefler.

Gazze’de akademisyenlerin karşılaştığı zorluklar nelerdir?

Gazze, âdeta büyük bir hapishanedir ve bu nedenle Gazze’ye giriş çıkış yapmak  çok zordur. Bir akademisyenin yaşamının, akademik üretkenliğinin ve başarılarının önemli bir kısmı, fikir alışverişi, entelektüel ufukların genişlemesi ve seminerler ile konferanslara katılım gibi bilimsel etkinliklerle doğrudan ilişkilidir. Ancak burada akademisyenler bu tür sempozyum ve konferanslara katılmak için Gazze’den çıkış yapmalarında ciddi zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Öte yandan, Gazze’de farklı disiplinlerden seçkin akademisyenlerin katılımıyla düzenlenen bazı konferanslar gerçekleştirilmişse de dış dünyayla olan bağlantıların sınırlı oluşu bu süreçleri sekteye uğratmıştır. Akademisyenlerin bazıları bu etkinliklere katılmak için yurtdışına çıkabilse de genel olarak bu akademik buluşmalara katılım çok zor ve  kısıtlıdır.

Diğer bir zorluk ise ülkedeki ekonomik problemler ve işsizliktir. Araştırma kaynaklarının yetersizliği ve  bilimsel çalışmalara yönelik gerekli malzemelere erişim kısıtlamaları, akademik üretkenliği olumsuz yönde etkilemektedir. Konferansların yapılması için gereken alet edavat, bazı materyallerin ve bazı cihazların Gazze’ye girişi yasaktı. Yukarıda bahsi geçen tüm bu imkânsızlıklar gibi daha başka zorluklar da mevcuttu. İnternetin ve iletişimin varlığı bilgi edinmeyi bir ölçüde kolaylaştırsa da Gazze dışındaki meslektaşlarımıza nispeten işlerin bizim için ne kadar zor olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla bu durum Gazze’deki akademik çalışmaların önünde büyük bir engel teşkil ediyor.

Tasvir ettiğiniz bu krizi aşmak için Gazzeli akademisyenler hangi yollara başvuruyorlar?

Bu malzemeler ve cihazlar temin edilebilirse bu bir başarı sayılırdı. Bazıları bu amaçla yurtdışına seyahat edip gerekli deneyleri orada yapabiliyor ya da meslektaşlarından yardım talep ediyordu.  Ancak bunlar mümkün olmazsa özellikle teorik konularda sunumlarla yetiniyorlardı. Tabii bunlar şartlara ve zamana göre değişiklik gösteriyordu. Zira Refah sınır kapısı bazen günlerce hatta aylarca kapalı kaldığı durumlar olmuştu ve açıkçası bu durum bazılarının çalışmalarını olumsuz yönde etkiledi. Refah sınır kapısı açıldığında da geçiş prosedürlerinde ve diğer ülkelere gitmek için vize temin etmede zorluklar yaşanıyordu. Hasılı işaret ettiğim bu durum, bir zorluklar bütününü temsil etmektedir.

İsrail işgal uçakları bölgenin önemli akademik kurumlarından Gazze İslam Üniversitesi’ni hedef aldı

Küçük bir bölge olmasına rağmen Gazze’deki üniversite sayısı insanları şaşırtıyor, sizce bunun sebebi nedir?

Şunu söylemeliyim ki Filistinliler, özellikle Gazze halkı, eğitime büyük bir ilgi ve değer atfetmektedir. Ancak son derece sınırlı kaynaklara sahip Gazze’nin eğitim alanındaki ihtiyaçları oldukça büyüktür. Eğer bir kişi iyi bir eğitim almazsa, iyi bir hayat yaşama şansı çok azdır. Bu durum insanları eğitime teşvik etmektedir. Bu nedenle Gazze’de eğitim oranının çok yüksek olduğunu ve okuma yazma bilmeyenlerin oranının çok düşük olduğunu görüyoruz. Bu Gazze için yeni bir durum değildir. Bugün okuma yazma bilmeyenlerin oranı %2 civarında. Altmışlı yıllarda, Gazze’de okuma yazma bilmeyenlerin oranının o zamanki tüm Arap ülkelerinden daha düşük olduğunu hatırlıyorum, yani bu konu için bir temel oluşturuyor. Daha önce üniversite ya da enstitü yoktu ve üniversite eğitimini tamamlamak isteyenler yurtdışına gitmek zorundaydı. Dolayısıyla Gazze’de bir üniversite kurma fikri ortaya çıktı. Bu, dünyada var olan doğal gelişime paralel olarak gerçekleşmiştir. 1960 yılında Ürdün’de üniversite yoktu ve Suudi Arabistan’da sadece bir ya da iki üniversite vardı. Dolayısıyla üniversite eğitimi çok sınırlıydı. 1960’larda Arap dünyasında toplamda 100 üniversite yoktu, şimdi ise yaklaşık 1.200 üniversite var. Yani bu alandaki gelişme tarihsel olarak tutarlı ve insanların ihtiyaçlarına göredir. Açıklamaya çalıştığım bu durum, sadece Gazze’ye özgü değildir, Arap dünyası hatta bütün dünya için geçerli bir durumdur.

Bu şekilde Gazze’de üniversiteler inşa edildi. Gazze’deki ilk üniversite İslam Üniversitesi’ydi. Daha sonra ihtiyaç artmaya başladı. Başlangıçta bir öğretmen enstitüsü olan ve daha sonra üniversiteye dönüşen el-Aksa Üniversitesi ve İslam Üniversitesi’nden ortaya çıkan el-Ezher Üniversitesi, Gazze’deki üç büyük üniversite oldular. Daha sonra, lise ortalamaları açısından yeterliliğe sahip olmayanlara üniversite eğitim fırsatı oluşturmak için özel üniversiteler açıldı. Filistin Üniversitesi, Gazze Üniversitesi, el-İsra Üniversitesi ve aynı zamanda birkaç şubesi olan Kudüs Açık Üniversitesi de bu süreçte inşa edildi. Bu üniversitelerin koşulları ve öğrencileri kabul şartları daha esnektir. Ayrıca enstitülerden kolejlere dönüşen devlet kolejleri de kuruldu. Böylece yavaş yavaş bu alandaki kurumsal gelişmeler, genişlemeye başladı. Kısacası, eğitime ihtiyaç ve güçlü talep sebebiyle bu eğitim kurumları kuruldu. 

Filistin’de çok özel bir durum var; diğer ülkelerde üniversiteyi hükümet kurar ama Filistin işgal altında ve hükümet Filistin’de üniversitelerin varlığıyla ilgilenemiyor. Üniversiteler toplumun içinden çıkmıştır ve şu ana kadar toplum temelli üniversiteler Filistin’de yükseköğretimin bel kemiğini oluşturuyor. el-Halil Üniversitesi, el-Halil Politeknik, Beytülahm Üniversitesi, Kudüs Üniversitesi, Birzeyt Üniversitesi, en-Nejah Üniversitesi, İslam Üniversitesi veya el-Ezher Üniversitesi önemli örneklerdir.

İşgalin neden olduğu yıpranmanın akademik kişilikler üzerindeki etkisi nedir?

Bazıları işgal güçlerinin akademisyenleri ve üniversiteleri hedef aldıklarını söylüyor. Bunun doğru olduğunu kabul etmekle birlikte diğer taraftan işgalin çeşitli alanlardaki tüm etkili kişileri hedef aldığı da göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. Örneğin işgal güçleri, gazetecileri ve hastanelerdeki doktorları da hedef alıyor; onların toplumsal destekte büyük bir rolü var, aksi takdirde hastanesi olmayan bir mahalle ya da şehirde yaralılar nerede tedavi edilecek?

Bu bağlamda akademisyenler de etkili kişiler arasında yer alıyor ve bu nedenle hedef alınıyorlar. İslam Üniversitesi’nde ve diğer üniversitelerde ve kolejlerde de birçok akademisyeni kaybettik. Direnişin, el-Aksa’nın ve Filistin’in özgürleştirilmesinin bedeli bu kayıplardır. Kolay değil ama burada hayat böyle devam ediyor ve Filistin halkı da her seferinde yeniden dirilen bir nesle sahiptir. Allah’ın izniyle bu kayıplar da telafi edilebilir. Hayatın doğası bu, ama yine de kolay değil.

Ben, tıp fakültesinde yarı zamanlı bir şekilde eğitim alan bir meslektaşımızdan örnek vermek istiyorum. Sekiz yıl boyunca Gazze’den tıbbın belirli bir alanında uzmanlaşmak için ayrıldığını ve bu alanda uzmanlaştıktan sonra Gazze’ye hizmet vermek için döndüğünü ve bir buçuk yıl Gazze’de kaldıktan sonra şehit edildiğini biliyorum, bu nasıl telafi edilebilir? Bu sekiz yıl boyunca hem genel eğitimini alıp hem de ihtisasını tamamladı. Bu kolay değil ama inşallah telafi edilebilir.

Bunun uzun vadede bir etkisi olacak mı?

Elbette etkisi olacaktır, ancak fedakârlık başta olmak üzere  insanların çalışma motivasyonunda daha büyük bir etkiye sahip olacak. Tabiri caizse manevi yön maddi yöne galebe çalacaktır.

İşgal güçleri tarafından bombalanan el-Aksa Üniversitesi’nin kütüphanesinden bir görüntü

Gazze’de akademik desteğin yokluğunun etkisi nedir?

Savaştan önce dış akademik desteğin yokluğu, akademik sektörde çalışanlar üzerinde apaçık bir etkisi oldu ve birçoğu başka geçim kaynakları bulmak zorunda kaldı. Üniversiteler çalışanlarına tam maaş ödeyemez hale geldi ve bu desteğin yokluğundan kaynaklanan zorluklar ve sonuçlar ortaya çıktı. Ancak bu şartlar altında yaşamak zorundaydık; çünkü bu Gazze’deki genel durumun ayrılmaz bir parçasıydı. Sadece akademisyenler değil,  devlet çalışanları bile maaşlarını alamaz hale geldi. Evet, zorluklar vardı ama yine de idare edilebilir bir seviyedeydi.

Ancak savaştan sonra durum çok daha ağırlaştı ve akademik bir çalışanın eskiden aldığı maaşın bir kısmı bile artık temin edilemez hale geldi. Bu nedenle zaman zaman birçok insanın ihtiyacını karşılamayan sınırlı avanslar verildi. Özellikle de kötüleşen ekonomik durum ve yüksek fiyatlar nedeniyle bu daha da zorlaştı. Ne var ki bu genel durumun bir parçası ve bu koşulları iyileştirmek için mümkün olduğunca çok çalışıyoruz.

Herkes savaşın bir, iki veya üç ay sonra bitmesini ve Gazze’de yapılan tahribatın telafi edilmesini bekliyordu. 2014 savaşı elli günden fazla sürdü ve öğrencilerin kaçırdıklarını telafi etmesi mümkündü. Bu yüzden başlangıçtaki fikir beklemekti ancak işler uzayınca, savaşın devam etmesine rağmen bazı şeyleri nasıl idare edeceğimizi düşünmeye başladık ve işler yavaş yavaş netleşti. Böylece elimizden geldiğince çok hizmet verip eğitimi devam ettirmeye çalışıyoruz.

İslam Üniversitesi’nde görev yapan bizler ve diğer üniversitelerdeki meslektaşlarımız imkânı olanlar için online eğitim vermeye başladı. Gazze’de elektrik, internet, bilgisayarların mevcudiyeti ve dersler için uygun bir ortamın bulunması açısından oldukça büyük bir sorun var. Örneğin bazı öğrencilerin oturup derslere katılabileceği bir yerleri bile yok ama yine de eğitimi sürdürmeyi başarabildik.

Şimdi geçen senenin akademik döneminin ilk yarısını bitirmek üzereyiz ve ikinci dönem için de kayıtlar açıldı. Önceki gün yüksek lisans ve doktora programlarına öğrenci kabul edileceğine dair bir duyuru yapıldı ve durumu müsait olan birçok yüksek lisans ve doktora öğrencisi tezini savunabildi. Aynı zamanda durumları müsait olan başka öğrenciler için de tez önerisi sunuldu. Böylece işler normal -sınırlı da olsa- seyrine dönmeye başladı çünkü hem bizim akademik imkânlarımız hem de öğrencilerimizin imkânları sınırlı. Ancak eğitim sürecinin devam edebilmesi için elimizden ne geliyorsa ve yapabiliyorsak onları yapmaya çalışıyoruz.

Dün Ürdün’deki Maarif platformuyla temas kurduk ve bize sitelerindeki tüm bilimsel kaynakları açma teklifinde bulundular. Bu platformda kayıtlar, kitaplar, süreli yayınlar, makale özetleri, dersler ve video dersleri de dahil olmak üzere Arapça büyük miktarda kaynak var. Gazzeli öğrencilerin ve araştırmacıların bu platformdan yararlanabilmesi adına bu konuda onlarla iletişim kurmak üzere oradaki merkez kütüphanenin bir çalışanını görevlendirmek için üniversiteyle iletişime geçtim.

Gazzeli bir akademisyen bu koşullar altında Gazze’de kalmayı mı yoksa Gazze dışına yerleşmeyi mi tercih eder? Gözlemleriniz hangi doğrultuda?

Genel olarak, Gazzeli akademisyenler, mevcut koşullara rağmen Gazze’de kalmayı tercih ediyorlar. Bunu bizzat deneyimledim; Mısır, Amerika, İngiltere ve İspanya’da eğitim gördüm. Filistin üniversitelerinden mezun olan ve yurtdışına gönderilen Filistinlilerin % 90’ından fazlası geri dönüyor, oysa Çinliler için bu oran %15’tir. Genel olarak, akademisyenlerin Gazze’ye geri dönme konusunda güçlü bir arzusu var.

Bu durumun birçok faktörden kaynaklandığı söylenebilir. İlk olarak, akademisyenlerin geri dönüş tercihinde dinî ve vatanseverlik duyguları önemli bir rol oynamaktadır; kutsal topraklara olan bağlılık ve “ribat” anlayışı, bu bağlamda öne çıkan unsurlardandır. Aynı şekilde, ailevî sorumluluklar ve özellikle ebeveyn haklarına riayet etme isteği de bu tercih üzerinde etkili bir unsurdur. Bir başka önemli neden ise, çocuklarını daha uygun bir kültürel ve toplumsal ortamda yetiştirme arzusudur. Ayrıca sosyal statü de geri dönüş kararını etkileyen bir başka faktördür. Bir akademisyen kendi ülkesinde tanınmış ve saygın bir pozisyonda olabilirken, yurtdışında hangi akademik mertebeye ulaşırsa ulaşsın, aynı toplumsal değeri ve itibarı elde etmesi her zaman mümkün olmayabilir. Ekonomik koşullar bakımından ise Gazze dışındaki yaşam standartları genellikle daha iyi olmasına rağmen, ekonomik avantajlar bu kararın temel belirleyicisi olarak görülmemektedir.

Gazze’nin desteklenmesi konusunda akademisyenin vazifesi nedir?

Daha önce belirttiğim gibi, akademisyen bir eğitimcidir ve duygularını öğrencileriyle paylaşabilir, araştırmalar yapar ve akademik veya diğer türden konferanslara katılabilir. Ayrıca araştırmalarda iş birliği yapabilir. Daha önce bahsettiğim ve dört makale yazan meslektaşımız, bunu Arap ülkelerinden birindeki bir meslektaşından destek alarak gerçekleştirdi. Dolayısıyla, akademisyenin akademik ağ kurma ve ilişkiler geliştirme imkânı vardır.

Kadın meslektaşlarımızdan biri, Gazze’de eğitim verme onurunu kazanmak için çevrimiçi eğitim programında ders verme talebinde çok ısrarcı oldu ve  taahhüdünü de yerine getirdi. Öğrencilerle olan etkileşimi de oldukça iyiydi. İnsaflı olmak gerekirse, Gazze’deki zorlu yaşam koşulları insanların kendilerini tam anlamıyla ifade etmelerine fırsat vermemektedir. Söz konusu durum, bu alanda hocaların kusuru olduğu anlamına gelmez, aksine durumun ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır.

Örneğin 2012-2013’te Gazze’nin sınırları açıldığında, Gazze’yi ziyarete gelen bilimsel, akademik ve diğer alanlardan bir insan akını vardı. Gazze’ye karşı yoğun bir ilgi söz konusuydu.

Sizce akademisyenler Gazze konusunda kendilerinden beklenen sorumluluğu yerine getirebildiler mi?

Daha geniş bir perspektiften bakacak olursak, Arap ve müslüman halklara ve onların konuyla etkileşimine, Batı halklarına ve onların konuyla etkileşimine kıyasla bakarsak, Batı Avrupa tarafının Arap ve İslam halklarına göre daha etkileşim içinde olduğunu görürüz. Bu biraz da Batılı vatandaşın düşünce tarzıyla alakalıdır; çünkü o şu şekilde düşünür: Ben bir vatandaşım, hükümet üzerinde etkili olabilirim ve hükümetin yaptığı işlere müdahale edebilirim. Yasaları değiştirebilirim ve bunun için elimden geleni yapabilirim. Dolayısıyla, bir şeyi istediğinde bu konuda ifade etmeye ve ısrara devam eder ve bu eylemin sonunda bir karşılık bulduğunu görür. Ancak Arap dünyasında bunu göremiyoruz ve bu tablo karşısında umutsuzluk hemen beliriveriyor; çünkü daha önce de farklı deneyimler yaşandı. Yüzlerce gösteri de yapılsa bu hiçbir şeyi değiştirmedi. İstatistikler yurtdışında gerçekleşen binlerce gösterinin büyük ölçüde akademisyenler tarafından organize edildiğini ve akademisyenlerin öğrencilerin arkasında durarak onları desteklediğini gösteriyor. Batı dünyasındaki öğrencilerin yaptıkları, Arap ve İslam dünyasındaki öğrencilerin yaptıklarından çok daha fazladır ve benim tahminime göre bunun nedeni Arap ve İslam toplumlarının çalışmak, sebat etmek ve bir etki yaratmak üzere yetiştirilmemiş olmalarıdır: Ne kadar çok çalışırsanız çalışın, onlara göre bir anlamı yok!

Bu nedenle, Arap ülkelerinde genel bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Ancak bu, örneğin Ürdün ve Fas gibi ülkelerde eylemler ve çalışmalar yapılmadığı anlamına gelmiyor.

Bazı ülkelerde protestolar yasaklanmış veya haram kılınmış ya da geçerli sayılmamaktadır! Genel olarak, akademik ve akademik olmayan etkileşim beklenenden daha az ve bunun nedenleri var. Zaman geçtikçe  atâlete düşülüyor, umutsuzluk yayılıyor fakat biz yine de umutsuzluğa kapılmadan çalışmaya ve sebat etmeye devam ediyoruz. Herkes kendi tarafında bu çabaya katkıda bulunmalıdır.

Gazze’deki akademisyenlerin bu olaylar karşısındaki tepkileriyle ilgili olarak, Gazze’den ya da dışarıdan, Arap veya müslüman akademisyenlerden ya da müslüman olmayan akademisyenlerden yardım etmek isteyen çok sayıda mesaj aldık. Birçoğundan özür diledik; çünkü onlardan yararlanmak çok zor. Uzaktalar ve Gazze’de hizmet etmek istedikleri bölge neredeyse tamamen çöküş içinde, kan, göz yaşı ve  ölümler dolu. Dolayısıyla, orada bulunan kişiler hazır değil ve onları bu şartlar altında hazır hale getirmek ya da onlara akademik alanda yardım etmek pek mümkün gözükmüyor.

Herkes yardım etmek istiyor ve bazıları da bunu başarıyor. Ancak tüm bunlar da manevi destek çerçevesinde kalıyor. Buna, Maarif platformunu kuran ve bu platformu Filistinli öğrencilere ücretsiz olarak açmayı kendine görev bilmiş olan Filistinli kurucusunu örnek olarak verebiliriz.

Gazze İslam Üniversitesi akademik kadrosu

Gazze’de yükseköğretimi sürdürmek için şu anda neler yapıyorsunuz?

Yükseköğretime ilişkin fikrimiz kısaca şu üç aşamadan oluşuyor: savaş sırasında, sıcak savaştan hemen sonra ve savaş tamamen bittikten sonra. Savaş esnasındaki şu aşamada elimizden geldiğince hizmet vermeye aynı zamanda eğitimi sürdürmeye çalışıyoruz ve bununla beraber başka faaliyetlerimize de devam ediyoruz. Yeni öğrenciler için kayıt sürecini başlattık ve bu ayın sonunda geçen akademik yılın ilk dönem sınavları yapılacak ve ardından doğrudan ikinci döneme geçeceğiz.

Bu arada Ramallah’taki Eğitim ve Yüksek Öğretim Bakanlığı Gazze’deki eğitim çalışmalarını hem okullar hem de üniversiteler için mümkün olduğunca destekliyor. Şu anda öğrencilerin üniversitede eğitim almasını sağlamak için çalışıyoruz ve onlardan üniversite ücreti talep etmiyoruz.

Gazze’ye destek verme çalışmalarımızın önceliklerinden biri, öğrencileri desteklemek ve onların eğitim ücretlerini ödemektir. Şu anda öğrencilerimizin %50’si eğitim alabiliyor; diğer yarısı ise zor şartlar nedeniyle çevrimiçi eğitim imkânlarına katılamıyor. Bu sadece iki aylık bir uygulama, zira bahsettiğim gibi daha önce bunu yapamıyorduk. Ancak şu anda önceliğimiz budur.

Savaştan hemen sonra, İslam Üniversitesi’nde ve diğer üniversitelerde bir ay içinde yüz çadır kurmak ve mevcut imkânlar dahilinde öğretime başlamak için makul koşullar altında bir plan yaptık. Daha önce olduğu gibi yeniden İslam Üniversitesi’nde çadırlarda ders vermeye başladık ve çadırlara geri döndük. Bundan sonraki üçüncü süreçte yeniden binaları inşa edeceğiz.

Toplum hizmetimizin bir parçası olarak İslam Üniversitesi’nde Gazze’deki öğrenciler için bir okul kurduk ve şu anda 600 öğrenci barınma merkezlerinde eğitim görüyor. Gazze’de başka okullar da var, el-Cezire’nin haberine göre Gazze’de çok sayıda öğrencisi olan bir okul daha var. Bunların hepsi birer örnek teşkil ediyor. Gazze’de 600.000 öğrencimiz var, dolayısıyla bunların 50.000 ya da 100.000’ine hizmet verdiğimizde bu oldukça iyi bir başarı. Umuyoruz ki yararlanan öğrenci sayısını arttırabileceğiz.

Şu anda Gazze’deki üniversite öğrencileri için burslara ve bu tür okullar için malî desteğe acil olmak üzere, ayrıca çadırlarda öğretime geri dönüşün ikinci aşamasına ve yeniden inşanın üçüncü aşamasına geçmeye ihtiyacımız var.

Saldırı sırasında Refah sınır kapısı kapatılmadan önce Mısır’a giden tıp öğrencilerine hizmet etmek için girişimlerde bulunuldu. Çoğunun farklı üniversitelerde eğitimlerini tamamlaması için gerekli şartlar sağlandı. Bazıları Gazze’de ara vermek zorunda kaldıkları eğitimlerini tamamlamak için İstanbul’daki Marmara Üniversitesi ve Medeniyet Üniversitesi’ne kabul edildi ve bu Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yardımıyla yapıldı. Bazıları Güney Afrika’ya gitti ve bazılarının ise Pakistan’a gönderilme süreci devam etmektedir.

Örneğin Bilgi Teknolojileri Fakültesi dekanlığı bazı dersler için öğretmen ihtiyacı olduğunu bildirdi ve iki gün içinde bu boş kadrolar Gazze dışından gelen gönüllü hocalar tarafından dolduruldu. Boş kadrolar çok fazla olmamasına rağmen birçok insan yardım etmek istiyor, ancak bütün bunlar arasında maddi ihtiyacın ilk sırada geldiğini belirtmem gerekiyor.

Gazze İslam Üniversitesi’nin savaştan önceki görüntüsü

Savaştan önceki akademisyen ile, savaştan sonraki akademisyen aynı mı olacak?

Elbette hayır, çünkü olaylar bizi bazen olumsuz bazen de olumlu etkiler. Bu olaylar araştırmacının ruhunda olumsuz etkiler bırakabilir ya da gücünü, iradesini ve kararlılığını güçlendirebilir ki bu daha muhtemeldir. Dolayısıyla savaş hali akademisyenlerimizin çalışma azmini ve iradesini olumlu yönde etkileyecektir inşallah.

Umarım çok uzun olmayacak bir süre içerisinde çalışma komiteleri gerekli ihtiyaçların bir listesini çıkarır, biz de bunları eş zamanlı olarak tasnif etmeye çalışır ve katkı sağlamak isteyenlerin katkıda bulunabilmesi için yayınlarız inşallah.

Çok teşekkür ederim, Dr. Kamalain Shaath. Gazze’deki akademik direnişin, halkımızın ve tüm dünyanın bilincini yükselten gayretlerinizin daim olmasını diliyorum.

Ben de size teşekkür ederim, Nur Hanım. Gazze’deki akademisyenlerin ve halkımızın yanında olduğunuzu bilmek bize güç veriyor. Allah’ın izniyle, bir gün bu topraklarda barış ve adalet hüküm sürecek.

* Lisans eğitimini Kahire Üniversitesi’nde İnşaat Mühendisliği üzerine tamamlamış, doktora derecesini ise İngiltere’de Leeds Üniversitesi’nde İnşaat Yönetimi alanında almıştır. Uluslararası akademik ve mesleki kuruluşlarda aktif faaliyetleri bulunmaktadır. Bu çerçevede ABD’deki İnşaat Mühendisleri Derneği üyesidir. Gazze İslam Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı. İstanbul’da bulunan Umut Eğitim Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanıdır. Akademik kariyeri boyunca önemli akademik ve idari görevlerde bulunmuştur. Gazze İslam Üniversitesi’nin 2005-2015 yılları arasında Rektörlüğünü yapmış, üniversitenin stratejik gelişimine katkıda bulunmuş, ayrıca Nablus’taki An-Najah Ulusal Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. kshaath@iugaza.edu.ps

 

İSAM Bülteni‘ne

Abone Ol!

İSAM Bülteni‘ne

Abone Ol!