“100. Yılında İlahiyat Fakülteleri”
Dijital Sergisi

“100. Yılında İlahiyat Fakülteleri”
Dijital Sergisi

Hafıza; bir hikâyeyi değerli kılan, geçmişin hatırlanmaya değer anılarını, bilgi ve tecrübelerini geleceğe taşıyan sağlam bir dayanak noktasıdır. İlahiyat fakültelerinin yüzyıllık tarihi de bu hafızanın birikimleriyle şekillenmiş, zamanın ruhuyla kendini yeniden inşa etmiştir. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ile Ankara, İstanbul, Marmara ve İstanbul 29 Mayıs üniversitelerinin ilahiyat fakülteleri iş birliğiyle, 18-20 Ekim 2024 tarihlerinde düzenlenen “100. Yılında Türkiye’de İlahiyat Fakülteleri” başlıklı uluslararası sempozyum, bu mirasın yeniden değerlendirilmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır.

Bu kapsamda İSAM araştırma binasında ilahiyat fakültelerinin tarihsel gelişimini hatırlatan bir sergi düzenlenmiştir. Sergiyi gezerken sadece bir fakültenin kuruluşuna tanıklık etmekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin ilim yolculuğunda aldığı her dönemeçte karşılaştığı engelleri, zaferleri ve dönüşümleri de hissedeceksiniz. Bu hatıralar, ilim ve irfanın, toplumsal hafızada bıraktığı izlerin, nesilden nesile aktarılan hikâyesinin parçalarıdır. Bugün burada sergilenen her eser, bu gayretin birer şahididir.

Tanpınar’ın dediği gibi “her şey yerli yerinde, ama bir şey eksik…” Bu eksiklik, belki de bugünün dünyasında ilahiyatın çağdaş sorunlara verdiği cevaplarda saklıdır.

Şimdi bu hikâyeyi dinlemek için biraz durmak ve zamanın sesini duymak gerekir:

Yıl 1900. İstanbul’da Dârülfünûn-ı Şâhâne’nin kapıları açılır. Büyük bir umutla… Ulûm-i Âliyye-i Dîniyye Şubesi kurulur. Dört yıl sürecek bir eğitim; tefsir, hadis, fıkıh okutulacaktır. Sadece kitaplar değil, aslında o dersliklerde bir milletin maneviyatı şekillenecektir.

Yıl 1908. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Dârülfünun’un adı değişir. Dârülfünûn-ı Şâhâne’nin adı önce Dârülfünûn-ı Osmânî’ye, 1913 yılından itibaren İstanbul Dârülfünunu’na dönüşür, Ulûm-i Âliyye-i Dîniyye Şubesi’nin adı da Ulûm-i Şer‘iyye olarak değişir. Programına ahlak ve tasavvuf, siyer, dinler tarihi, Arap edebiyatı ve felsefe gibi bazı dersler de ilave edilir.

Yıl 1914. Başka bir devrin rüzgârı eser. Medreselerin ıslahı çerçevesinde Dârülfünun bünyesindeki Ulûm-i Şer‘iyye Şubesi kapatılır. Selimiye Camii avlusunda Medresetü’l-mütehassısîn kurulur. İnsanlar değişir, dersler değişir.

Yıl 1918.  Şeyhülislâmlığa bağlanan Medresetü’l-mütehassısîn 1918’den itibaren Süleymaniye Medresesi adıyla devam eder; Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm ve Hikmet (tasavvuf, ilm-i nefs, ahlak da dahil) ve Edebiyat (Arap, Türk, Fars, Garp edebiyatı) şubelerinden oluşur.

Yıl 1924. Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu’yla bu medrese de tarihin bir parçası haline gelir. Bir devir kapanır. İstanbul Dârülfünunu yeniden düzenlenir, ama ilahiyat eğitimi yeni şartlara uyum sağlayamadan kaybolur.

Yıl 1933. İstanbul Dârülfünunu 31 Mayıs’ta çıkarılan bir kanunla kapatılır yerine İstanbul Üniversitesi kurulur, İlahiyat Fakültesi de ortaöğretim kurumlarından din derslerinin kaldırılması, Diyanet İşleri teşkilâtında kadro bulunamaması ve sonuç olarak mezunlarının istihdam edilememesi gibi sebeplerle kapatılır, yerine öğrencisi olmayan İslâm Tetkikleri Enstitüsü açılır.  İlahiyat fakültesi de onunla birlikte kaybolur. Ama hayat, bazen bir şeylerin bitmesiyle başlar.

Yıl 1949. Yeniden başlar her şey. Türkiye, çok partili döneme geçer. Rüzgârlar değişir, din eğitimi yeniden gündeme gelir. Ankara Üniversitesi bünyesinde kurulan ilahiyat fakültesi, 21 Kasım’da kapılarını öğrencilerine açar. Artık yeni bir çağın ihtiyacına cevap veren, geniş bir müfredatla şekillenen ilahiyat eğitimi, bir kez daha var olur.

Yıl 1959. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 16 Haziran tarihinde kabul edilen, 7344 sayılı Yüksek İslâm Enstitüsü Kadro Kanunu ile 1982 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne dönüşecek olan İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü kurulur. Zamanla, bu kurumlar sadece öğrenci yetiştirmekle kalmaz; kendi akademik kadrosunu da oluşturur, diğer üniversitelerde yeni fakülteler açılmasına öncülük eder.

Yıl 1971. Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nde İslamî İlimler Fakültesi, 1992’de ise İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kurulur. Bu fakülteleri 29 Mayıs Üniversitesi gibi çeşitli vakıf üniversiteleri bünyesinde kurulan ilahiyat fakülteleri takip etmiştir.

Yıl 2024. Ve bugün buradayız. “100. Yılında Türkiye’de İlahiyat Fakülteleri” başlıklı uluslararası sempozyum kapsamında oluşturulan bu  dijital sergide, yüz yıllık öykünün hatıraları, fotoğraf ve belgeleri, unutulmayan anıları sizleri bekliyor.