Ebüzziya Arşivi:
Bir Ailenin Kâğıda Düşen Gölgesi
Nuray Urkaç Güler
21 Ara, 2024
Ebüzziya Arşivi:
Bir Ailenin Kâğıda Düşen Gölgesi
Nuray Urkaç Güler
21 Ara, 2024

Bu sabah alafranga saat beşi tam çehâr-ı yek geçe bir torunun dünyaya geldiğini tebşir ederim.
Hâdiye ve çocuğun sıhhat ve âfiyeti yerindedir.
24 Ağustos 1327

Geçmişle bugün arasında bir köprüdür kâğıtlar… Bu dünyadan göçenler artık susmuş, fakat kâğıda dökülen varlıkları hâlâ bizimle konuşmaya devam ediyor. Zamanının kokusunu taşıyan bu kağıtlar gidenlerin en geçerli şahitleridir. Bazen bir yazı, bazen bir mühür, bazen de bir fotoğraf olarak karşımıza çıkarlar; her biri bağlamından kopmuş tamamlanmayı bekleyen hikâyelerdir.  Arşivcilerin misyonu ise tarihin bu dilsiz tanıklarını anlamak, sistematik bir bütünlüğe ulaştırarak geleceğe taşımak; onları korumak, yaşatmak ve nesilden nesile aktarımını sağlamaktır. Bu yazıda İSAM Kütüphanesi Arşivi’nde uzun zamandır araştırmaya açık bir aile evrakından bahsedilecektir. Bu evrak sahipleri Türkiye’de gazetecilik ve matbaacılık tarihi denildiğinde ilk akla gelen isimlerden Ebüzziya Ailesi’dir.[1]

Ebüzziya Ailesi, Osmanlı’da basılan ilk Türkçe gazetelerden beşincisi olan Tasvîr-i Efkâr başta olmak üzere, birçok gazete ve dergi yayımlamış; döneminin sanat ve edebiyat eserlerini yüksek kalitede tasarımlarla Ebüzziya Matbaası’nda basmıştır. Basın faaliyetlerinin ivme kazandığı bir dönemde, ağır sansür ve baskı altında gazetecilik mesleğini kararlılıkla icra eden aile, Türk kültür, sanat ve düşünce dünyasına çok önemli eserler kazandırmıştır. TDV İslâm Ansiklopedisi müelliflerinden olan ailenin son gazeteci üyesi, yukarıda doğum müjdesi verilen torun Ziyad Ebüzziya’dır. Onun vefatından sonra kurumumuza ulaşan bu özel evrak grubu neredeyse 130 yıllık bir dönemi (1864-1994) ve üç kuşağı içine almaktadır.[2] Dede Ebüzziya Mehmed Tevfik’in yaşadığı Abdülaziz dönemi ile başlayan bu arşiv hikâyesi, oğulları Talha ve Velid Ebüzziya’nın yönetimi devraldığı Kurtuluş Savaşı dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yılları ile devam etmiş; torun Ziyad Ebüzziya ile birlikte 1990’lara kadar uzanmıştır.

Genel tarih, sanat tarihi ve basın tarihi çalışanlarının gözden geçirmesi gereken bu aile evrakının henüz tam anlamıyla keşfedildiği söylenemez.

Ebüzziya Ailesi Evrakı, yalnızca sahiplerine mahsus bir kaynak olmanın ötesinde Meşrutiyet döneminin hürriyet ve özgürlük arayışlarından Millî Mücadele yıllarına, oradan Cumhuriyet döneminin yoğun siyasî gündemine kadar üç farklı dönemi yansıtmaktadır. Tanzimat’tan günümüze uzanan belgeler arasında, özellikle Osmanlı sanat ve matbaacılık tarihine dair nefis numuneler yer almaktadır. Koleksiyonu kısaca bölümlendirmemiz gerekirse sanat değeri yüksek tasarımlara sahip yayınların daha çok Ebüzziya Mehmed Tevfik; Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı yıllarının yakıcı ve yıkıcı siyasî gündemini dillendiren belgelerin Talha ve Velid Ebüzziya; daha sükunetli ve geniş bir belge grubunun ise Ziyad Ebüzziya dönemine ait olduğunu söyleyebiliriz.

Aile üyelerinin Fransızca, İngilizce, Arapça, Almanca ve İbranice gibi farklı dillerde yazışmaları, matbaada basılan eserlerin ve yayımlanmış gazete yazılarının ilk nüshaları ile gazete, kitap ve ansiklopedi gibi çeşitli yayın türleri arşivin zengin içeriğini ortaya koymaktadır. Ayrıca her birinin meslekleri ve ilgi alanları sebebiyle ürettikleri matbuatın edebî ve görsel muhtevası koleksiyona sanatsal bir hüviyet kazandırmaktadır. Ebüzziya Tevfik’in arabesk süsleme sanatçısı ve kûfî hattatı olması sebebiyle yaptığı arabesk süslemeler, yazdığı mektuplara bastığı kûfî hatlı mühürler, dokuduğu halıların desenlerine ait görseller, matbaada basılan tezyinatlı kitap kapaklarının numuneleri ve eskizleri, kartpostal ve takvimlerin klişeleri koleksiyonun dikkat çeken detayları arasındadır. Ayrıca Yıldız Sarayı’nın salon süslemeleri ile Yıldız Camii’nin tezyinatı ve levhaları da Ebüzziya Mehmed Tevfik’in eserleridir.

 

İmparatorluktan Cumhuriyet’e uzanan gazeteci bir aile…

Elimizdeki evrakın en eski tarihli belgeleri Ebüzziya Mehmed Tevfik dönemi (1849-1913) ile başlıyor. Yeni Osmanlıların önde gelen temsilcilerinden Ebüzziya Tevfik (Yeni Osmanlılar ile ilgili ilk kitabın yazarı), Şinâsi (ö. 1871) ve Namık Kemal (ö. 1888) ile birlikte yayın hayatına başlamış, Meşrutiyet döneminde sık sık sansüre maruz kalan entelektüellerden biri olmuştur. Şinâsi’nin vefatından bir süre sonra Tasvîr-i Efkâr Matbaası’nın başına geçen Ebüzziya Tevfik, Namık Kemal ve Şinâsi başta olmak üzere Tanzimat dönemi aydınlarının eserlerini ve yazılarını yayımlamış, bu matbaa aracılığıyla yenilikçi ve özgürlükçü fikirlerin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştır. Tasvîr-i Efkâr Matbaası yalnızca bir yayınevi değil aynı zamanda toplumu eğiten, bilinçlendiren ve yönlendiren bir okul işlevi görmüştür.

Ebüzziya Tevfik, devraldığı Tasvîr-i Efkâr Matbaası’nı Ebüzziya Matbaası’na (1881-1955) dönüştürerek Osmanlı basın ve yayıncılığında köklü bir dönüşüm gerçekleştirmiştir. Avrupa’daki basın tekniklerini, yayın türlerini, matbaacılıkla ilgili yenilikleri ülkesine taşıyan Ebüzziya Tevfik, sanatsal tasarımlarını dönemin teknolojisiyle buluşturarak Osmanlı yayın ve matbaacılığını uluslararası arenada saygın bir konuma ulaştırmıştır. Matbaasında ürettiği eserler, Avrupa’da uluslararası sergilerde birçok kez ödül kazanmış, bu başarıları neticesinde Fransa devleti tarafından Ebüzziya Tevfik’e Maarif Nişanı verilmiştir. 1890’da Londra’nın en önemli gazetelerinden The Times, Ebüzziya Matbaası’nı matbaacılık sanatının en nadide eserlerini veren kurumlar arasında göstermiştir. Fransız tarihçi Ernest Lavisse de Histoire Générale (Genel Tarih) isimli eserinde Ebüzziya Tevfik ve matbaasının çalışmalarına yer vermiştir.

Diğer taraftan özgürlükçü ve meşrutiyetçi düşünceleri de gazete yazılarında sonuna kadar savunan ve bu içerikte yazılar yayımlayan Ebüzziya Tevfik’in gazeteleri ve matbaası defalarca kapatılmış ve her seferinde yeni bir gazete ismiyle yayın hayatına devam etmiştir (Sadece Balkan Savaşları’ndan I. Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar gazeteleri 17 defa kapatıldı). Meşrutiyetçi fikirlerinden dolayı hapsedilmiş, Rodos’a ve Konya’ya sürgün edilmiştir. Yazı yazması yasaklanan Ebüzziya Tevfik, Rodos sürgünü sırasında (1873-1876) küçük yaşta kaybedeceği oğlu Ziya’ya atfen Ebüzziya -Ziya’nın babası- takma adını kullanarak yazılarına devam etmiş daha sonra bu tabir aileye soyadı olarak kalmıştır.

Konya’da sürgünde bulunduğu sırada (1900-1908) halı dokumayı da öğrenen Ebüzziya Tevfik yazdığı yazılar susturulunca, siyasî mesajlarını bu halılara dokumaya başlamış, Namık Kemal’in hürriyete dair fikirlerinin ruhunu taşıyan veciz sözlerini halılara taşımıştır:

“el-fevz li’l-ilm, leys el-fevz li’l-‘alem” (Zafer ve ilerleme ancak ilim ile olur, bayrak ile olamaz)
el-hükmü li’l-gâlib” (Geçerli olan hüküm daima galip olanındır)

Yenilikçi fikirlerinin etkisiyle Ahmed Midhat Efendi (ö. 1912) ile birlikte 1876 yılında Batı tarzında eğitim veren ilkokul niteliğindeki Medrese-i Süleymâniyye’yi kurar. II. Meşrutiyet’in ilanı ile de sürgün hayatı sona eren Ebüzziya Tevfik, İttihat ve Terakki Partisi’nden Antalya mebusu olarak politikaya atılır (1908).

Kendi kendine Fransızca, İngilizce, Arapça ve Rumca öğrenen Ebüzziya Tevfik’in, bir gazeteci-yayımcı olarak verdiği var olma mücadelesi sadece araştırmacılara değil bugünün insanına da ilham kaynağı olabilecek özelliktedir. Koleksiyondaki her bir belge, güçlü bir iradeyi, yılmayan bir çabayı, her defasında yere serilen ve yeniden ayağa kalkan bir içgüdüyü, meslek, vatan ve hür düşünce uğruna harcanan emekle kendini yenileyen, geliştiren ve büyüten bir yapıyı anlatır.

Ebüzziya Tevfik gönderdiği mektuplarda oğluna edebiyat dersleri anlatıyor…

Mehmed Tevfik’in sürgünleri sırasında eşi ve daha çok oğulları, mesleki ve entelektüel çevresi ile yaptığı yazışmalar dönemin doğasına, üslubuna, ilişkilerine, gündelik olaylarına ve siyasî gündemine ışık tutmaktadır.

Ebüzziya Tevfik, oğlu Talha ile birlikte Konya’ya sürgün edildiğinde Velid Ebüzziya da babasının hükümlü olmasından dolayı Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nden atılır. Ebüzziya Tevfik’in, oğlu Velid’in eğitimini mektuplar aracılığıyla sağlamaya çalıştığı edebiyat derslerinin içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu uzun, “edebiyat dersleri” başlıklı mektuplar evrakın dikkat çekici belgeleri arasındadır.[3]

Nef’î’nin beyitleri üzerinden yaptığı bir derse ait şu satırlar derslerin seyri hakkında bir fikir verebilir:

1 Mart tarihli mektubunu dün sabah aldım. Şükürler olsun ki üç aydır bıraktığın veya savsakladığın edebiyat sorularına yeniden başlamışsın” … “birinci dizeyi tamamen anlayamadığım gibi (Mübârek bâd) tamlamasının da mânasını anlayamadım diyorsun. Yahu, bu derece cehâlet ayıptır. Bunu koca karılara bile soracak olsan, sana (mübârek ola) demektir diyeceklerinden eminim.” (25 Mart 1903)

Ayrıca evrakta aile üyelerinin çağdaşları ile yaptıkları yazışmalar dönemin önemli şahsiyetlerini de koleksiyona taşımıştır. Başta Namık Kemal olmak üzere, Ali Suâvi (ö. 1878), Recâizâde Mahmud Ekrem (ö. 1914), Celâl Nuri İleri (ö. 1938), Server İskit (ö.1975), Yunus Nadi (ö. 1945) gibi isimler örnek olarak verilebilir.

Ebüzziya Tevfik, hiçbir kişiye ya da otoriteye karşı düşüncelerini söylemekten sakınmayan bir kişilik olduğunu “manevi hayatımın kurucusu, ruhumun hocası” dediği Namık Kemal’le dahi ayrılığa düştüğünde, ona olan kırgınlığı ve kızgınlığını çok yoğun bir şekilde dile getirdiği mektuplarında görülmektedir:

Bir düşünceye -ne kadar münasebetsiz olursa olsun- kendi düşüncelerini açıklayanlara karşı bu yolda karşılık vermek, dünyada Kemal’e değil, hamala bile yakışmaz sanırım.

Kendisinden sonra gazete ve matbaanın yönetimini devralan oğulları Talha ve Velid Ebüzziyalar, günün siyasî olaylarının tanığı, bir parçası ve zaman zaman da yönlendiricisi olmuşlardır.

Millî Mücadele’nin yayın organı olarak Ebüzziya Matbaası

Ebüzziya Tevfik’in ölümünden sonra matbaa ve gazetenin başına oğulları Talha ve Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk doktorası yapmakta olan ve Paris’teki eğitimini yarıda bırakarak ülkeye dönen Velid Ebüzziya geçmiştir (1912). Gazetenin o dönemdeki fonksiyonlarını yakından görmemizi sağlayan birçok yazışma ve belge gazetenin Millî Mücadele’nin yayın organı olma işlevini gördüğünü anlatmaktadır.

Yeni Tasvîr-i Efkâr gazetesi, okurlarından Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’ne ve donanmaya yardım toplamış, faturaları ile beraber yardımda bulunanları isim isim yayımlamıştır. Maaşlarını bağışlayan askerler, kadınlar, milletvekilleri, Musevi cemaatleri, Hıristiyan tebaadan bazı isimleri gazetelerinde ilan ederek toplumun Millî Mücadele ruhunu dinamik tutmaya çalışmıştır. İngilizlerin İstanbul’u işgali sırasında öldürülen 4 Türk askerinin fotoğraflarının gazetede yayımlanması üzerine işgal haberinin bütün Anadolu’ya yayılmasında önemli bir rolü bulunan Talha Ebüzziya, İngilizler tarafından tutuklanmış; Velid Ebüzziya Malta’ya sürülmüştür (23 Mart 1920). Talha Ebüzziya hapishanede vereme yakalanmış tutuklu olduğu için tedavileri zamanında yapılamadığından vefat etmiştir:

Hamdi Paşa (dîvânıharp örfî reisi) gazetelerde yazılan ve size isnâd edilen cürmün büyük olduğunu söylemiş ise de yüzünüzün vermiş olduğu ifâdâttan ve evrâkınızın tedkîkinden gazetelerin neşriyâtına hayret etti. Ve mâni-i tahliyeye hiçbir sebep olmadığını da ayrıca söyledi. Herhalde bir veya iki gün daha bu tahammülsüz hayata katlanmanız zarûrîdir beyim.

Diğer taraftan İstanbul’un işgali sırasında Velid Ebüzziya’nın kurduğu iddia edilen «Mim Mim Grubu» isimli -işgal kuvvetlerinin Türk ordusundan toplayıp depolara kaldırdığı silah ve mühimmatı Anadolu’ya kaçırması için kurulan- yeraltı teşkilatına ait Velid Ebüzziya’nın bir yazışması da mevcuttur.

Talha Ebüzziya’nın vefatından sonra gazete ve matbaanın yönetimini tek başına Velid Ebüzziya sürdürmüştür.

Ailenin makûs talihi

Velid Ebüzziya’ya ait önemli evraklar daha çok Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına denk gelmektedir. Cumhuriyet’in ilanından sonra Velid Ebüzziya’nın devrimlere aldığı tavır aileyi yine yönetimle karşı karşıya getirmiştir. Hilafetin kaldırılışını eleştirmiş ve Cumhuriyet devrimlerini erken bulmuştur. Bu sebeple İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanmış, İstiklal madalyası sahibi olması sebebiyle beraat etmiştir. Fakat ailenin makûs talihi kırılmamış bu dönemde de gazeteleri sürekli kapatılmış yayın yapması defalarca durdurulmuştur.

Amcası Velid Ebüzziya’dan sonra gazete ve matbaanın başına geçen Ziyad Ebüzziya (1911-1994) -Talha Ebüzziya’nın oğlu-, Cumhuriyet sonrası muhafazakâr bir duruşa sahip olmuştur. Zaman gazetesinde mesleğe başlayan ve daha sonra Tasvîr-i Efkâr’ın başına geçen Ziyad Ebüzziya’ya (amcasının gazetede yazılarının yayımlanması sebebiyle gazete kapatılmak istenmiş) ancak Velid Ebüzziya’nın gazetede yazmaması halinde yayına devam etmesine izin verilmiştir. Ziyad Ebüzziya, Tasvîr gazetesini uzun yıllar yayımlamaya devam etmiş, matbaasında 1940-1980’li yılların klasiği olmuş takvimleri basmıştır. Gazete ve matbaanın son temsilcisi olan Ziyad Ebüzziya, Demokrat Parti ve Hürriyet Partisi’sinden siyasete atılmış, Konya milletvekilliği yapmıştır.

İstanbul Kadıköy’deki her tarafı antika eşyalar ve tarihî eserlerle dolu, âdeta düzenli bir kitaplık ve müze görünümündeki evinde vefat eden Ziyad Ebüzziya’nın nâşı 26 Mayıs 1994 tarihinde Fatih Camii’nde cenaze namazı kılındıktan sonra Zincirlikuyu mezarlığında defnedilmiştir.

Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’e uzanan bu geniş zaman diliminde, Ebüzziya Ailesi’nin fertleri, bir yandan sanatın ve düşüncenin izlerini kâğıtlara işlerken, bir yandan da değişen dünyaya ayak uydurmanın sancılarını yaşamışlardır. Meşrutiyet, Millî Mücadele ve Cumhuriyet’in çalkantılı yılları, bir ailenin maharetli kalemlerinden süzülerek karşımıza çıkar. Bu arşiv hikâyesi, tarihsel süreç ile beraber Türk matbaa tarihinin dönüm noktası demek olan Ebüzziya Ailesi’nin sancılı ama bir o kadar da asil mücadelesini anlatır.

[1] Ebüzziya Ailesi Evrakı için bkz. https://arsiv.isam.org.tr/index.php/ebuzziya-ailesi-evraki

[2] Aile hakkında daha ayrıntılı bilgi için TDV İslâm Ansiklopedisi’nde Ziyad Ebüzziya’nın, “Ebüzziya Mehmed Tevfik” (https://islamansiklopedisi.org.tr/ebuzziya-mehmed-tevfik) ve “Ebüzziya, Velid”  (https://islamansiklopedisi.org.tr/ebuzziya-velid) maddelerini, Turgut Kut’un “Matbaa-i Ebüzziya” (https://islamansiklopedisi.org.tr/matbaa-i-ebuzziya) maddesini, Mustafa İsmet Uzun’un “Ebüzziya, Ziyad” (https://islamansiklopedisi.org.tr/ebuzziya-ziyad) maddesini inceleyebilirsiniz. Ayrıca Ziyad Ebüzziya’nın DİA’da basın ile ilgili çeşitli maddeleri bulunmaktadır. Ebüzziya ailesi hakkında İstanbul Ansiklopedisi’nde de çeşitli maddeler mevcuttur. Özgür Türesay, Mecmua-i Ebüzziya ve Ebüzziya Tevfik hakkında Fransa’da yüksek lisans ve doktora olmak üzere iki tez çalışması yapmıştır (http://ktp.isam.org.tr/?geldi=ara_ktpb&blm=sonuc&navdil=tr&wKitaplar=eb&wYazarlar=%C3%B6zg%C3%BCr+t%C3%BCres&wYayyerleri=&YnglnTrh=&-max=10&-find=). Son olarak Ömer Faruk Şerifoğlu’nun hazırladığı “Kültür ve Sanat Hayatımızda Ebüzziya Ailesi” başlıklı çalışması incelenebilir.

[3] Daha detaylı bilgi için Yıldırım Yüksel’in “Osmanlı Devleti’nde Uzaktan Eğitim 1902-1907: Ebüzziya Mehmed Tevfik Bey’den Oğlu Velid’e Edebiyat Dersleri” isimli çalışma ve Ömer Gün’ün “Uzaktan Eğitime Yakın Dönem Tarihinden Bir Örnek; Ebüzziya Tevfik Bey’in Edebiyat Dersleri” isimli makalesi incelenebilir. https://dergipark.org.tr/tr/pub/takvim/issue/74494/1093857#:~:text=Yeni%20Osmanl%C4%B1%20hareketinin%20%C3%B6nc%C3%BClerinden%20olan,mektupla%20yazarak%20edebiyat%20dersleri%20vermi%C5%9Ftir.

 

İSAM Bülteni‘ne

Abone Ol!

İSAM Bülteni‘ne

Abone Ol!